28 Ağustos 2009 Cuma

Kabul etmek, affetmek, özgürleşmek…

Olup biteni, başımıza geleni, gelmeyeni, anne babamızı, çocuğumuzu, eşimizi kabul edince ve affedince özgürleştiğimizi düşündüm dün gece..

Şu sabah 05:00 emzirmelerinde nedense kafam çok çalışıyor. Aklıma bir sürü fikir geliyor. Ama yazmaya üşendiğim için bazılarını unutuyorum. Bunu unutmadım, çünkü çok önemli olduğuna inanıyorum.

Bunu ilk tevekkül kelimesinin anlamını öğrenince fark etmiştim. Aynı tevekkülde olduğu gibi, olup bitenler arasından kendine bir parantez açabiliyorsan ne ala. Gir o parantezin içine kapat kapısını..
Bende tevekkül bu demek.

Karşındakini o hali ile kabul etmek ise büyük büyük bir erdem. Hepimizin birbirimizi değiştirmeye çalıştığımızı düşünce anlaşılıyor erdemin büyüklüğü. Birisini defoları ile, hataları ile eksikleri ile kabul etmek ilk adım.

“Seni böyle kabul ediyorum” çok büyülü bir cümle.. Bunu düşünmemde Can’ın da etkisi çok tabii.. Değişen düzenine, sürprizlerine, yeniliklerine hazır olmak ve O’nu her hali ile “kabul etmek” ebeveynliğime çok şey katıyor. Çünkü Can’ı da diğer insanları da hatta durumları da kabul ettiğimde muhteşem bir rahatlama yaşıyorum. Bu da insanı çözüm odaklı yapıyor: “Peki şimdi ne olacak ? Peki şimdi ne yapabilirim?”. Kabulden kastım “Otur-bekle-ağla” stratejisi değil ama. O biraz kadercilik belki, belki de hırçınlığın pasif hali. Benim demek istediğim, kabul etmenin insana yakışan olgunluğu.

Affetmeler içinde en zoru kendini affetmek. Yaptığın, yapmadığın, kalkıştığın, düştüğün, yandığın, yanıldığın anların affı zor. Suçluluk ve pişmanlık vurgularıyla kendimize dediklerimiz hep affetmemeye dayalı. Halbuki insan önce kendini affedince kıymetli olur, kendini affedince ilerler.

Başkasını affetmek ise aslında kendini affetmekten daha kolay. Çünkü insan kendine daha zalim. İnsan kendine daha yakın. Affediverince birisini, bir şeyi, bir durumu, bir hatayı, bir kazığı, aynı kabuldeki gibi rahatlama geliyor ardından.

İşte bu rahatlamalar da özgürleşmenin ta kendisi! Kabul edince, üstüne bir de affedince nasıl ağır olur ki insanın kalbi? Özgürleşir içindeki kumrular, uçuverir, hafifler..

2 yorum:

  1. ağdalı olmuş şekercim

    YanıtlaSil
  2. tevekkül ne kadar güzel ve özgürleştirici, çok güzel yazmışsın. en çok hoşuma giden şey şu tanım oldu "hırçınlığın pasif hali". ve bir de şu: gir o parantezin içine kapat kapısını.
    dersimi aldım gidiyorum:)

    YanıtlaSil