16 Kasım 2011 Çarşamba

14. hafta ve kreşin ettikleri (2)

14 hafta bitti :) Bugün tam 14 hafta bitti.
Ne kadar çabuk geçiyor, hamileliğimin tadını çıkarayım dediğim anlar üst üste eklenip 14 haftayı bulmuş. Can'a haberi verdiğimizden beri kendisinin doğum albümüne günde 2 posta bakıp, "Annemin karnında bebek var" diyor. Bugün albümü kucağına almış sallayıp dandiiiniiii dandiniiii diye ninni söylüyordu :))

Karnım nasıl belli oluyor anlatamam! Bu halim ilk hamilelikte 5.5 ay civarıydı. Resmen ikinci hamilelikte vücut hatırlayıp ooo diyor ben bunu biliyorum, hemen yer açayım :) Sanırım hamile kreasyonu bu sefer daha zengin olacak :)

Pıt pıtları bekliyorum sabırsızlıkla, arada sanki hissediyorum ama emin de olamıyorum. Merak edenlere; cinsiyet henüz belli değil. Doktorumuz göremediğini ama sanki erkek gibi olduğunu söyledi. Bilmiyoruuuzzzzz :) İki oğlan evde bayağı hareketli zamanlar geçireceğimizi gösterir bence :)))

Kreş yazısının ikinci bölümü ile devam da edelim.

Biz şu anda haftada 3 gün, 2 saatlik oyun grubuna gidiyoruz. Kurumu seçerken, büyük okullardan değil, benim tabirimle "mahalle yuvalarından" yanaydı oyumuz. Kısa bir araştırma yaptım. Kafamda 3 okula indirdim seçenkleri. Son anda birinin 36 aydan itibaren olduğunu öğrenince o zaten elendi. İki seçenekten birisini elemek çok kolay oldu :) Yuva sahibesi hemen sabah 9 akşam 18 başlatın bence deyince kaçarak uzaklaştık!!

Geri kalan seçeneğimizi ise neden sevdik diye anlatayım kriterleri de yazmış olurum:
1.Oryantasyon süresi 4 hafta idi. Zorlamadılar, sıkmadılar, artan sürelerde Can'ı okulda ağırladılar.
Hala ben bırakırken ayrılmakta zorlanınca sınıfa rahatlıkla davet edip, ayrılmak için hazır oluşunu bekliyorlar.
2.Can'ı kısa sürede tanıdılar. Bir haftanın sonunda Can hakında gözlemlerini rahatlıkla paylaşır oldular.
3.Beni dinlediler. Hadi artık bahçeden gidin diye kasmadılar. Siz Can'la birlikte ne zaman rahat hissederseniz dediler..

Yok mu içimize sinmeyenler? Var tabiii... Ama terazi kefelerine konunca baş edebiliyoruz.
Peki Can nasıl alıştı?

İlk hafta ben hep yanındaydım. Kol mesafesinden ayırmadı. Ama sınıfta keyifliydi.
İkinci hafta ben getir-götür yaptım, nunnusu ile kaldı (bakıcımız).
Üçüncü hafta zordu, benden de nunnudan ayrılmakta zorlandı, sanki başa döner gibi olduk.
Dördüncü hafta sadece sınıfına kadar eşlik ettikten sonra 2 saat öğretmenleri ve arkadaşları ile kalabilmeye başladı.

Şimdi; nunnusu veya ben bırakıyoruz, nunnu götürmüşse bahçede bekliyor, ben işlerimi hallediyorum. 12'de gidip alıyorum. Arada mutlaka başkalarının (babaanne, dede, Fatih Ağabey, baba) götürmesine de özen gösteriyorum.

Bugün ben götürdüm mesela. Girişte biraz kalmamı istedi. Sınıfına çıktım, 5 dakika yanında oturdum. "Sen ne zaman hazır hissedersen o zaman gideceğim" dedim. Bir 5 dakika sonra, gitmek üzere olduğumu gelip alacağımı söyledim. Yanağımdan öpüp uğurladı :)

Sonraki postta kreşin bize olan katkılarından da bahsedeceğim :)

3 Kasım 2011 Perşembe

Çocuğu topluma emanet etmek, Türkiye'de?

Ben Can'ı, babasına, anneannesine, dedesine, babaannesine, dedesine, teyzesine, bakıcısına, yengesi ve amcasına, okulda Sema Öğretmenine içim rahat emanet ediyorum.

Kısa bir süre sonra servis şöföründen, çeşit çeşit öğretmene, bilmemne kursunun hocasından, arkadaşlarına, ve en sonunda bu topluma emanet edeceğim.

Son haberden sonra aklınız alıyor mu o 26 adamdan birinin veya 26 adam gibi bir milyon 26 adamdan birinin kendi çocuğunuzun da yanından geçmiş olabileceği gerçeğini?

Haberi okurken insanın tahayyül sınırlarını aşan bir "hikaye" okur gibi oluyor insan. Yuh der TVde görse bu kadar da olmaz.

Her toplumda, insanın olduğu her yerde başka başka insanlar tabii ki var. "Kötü insan" diye bir şey var. Ama artıyor sanki, ahlak ve toplumsal şefkat azalıyor sanki. Tecavüz bir şiddet suçu. Nasıl bir şiddete sürükleniyoruz.

Babam der ki eskiden ayda yılda bir cinayet haberi olur aylarca aynı haber konuşulurdu. Şimdi?

Topluma çocuk emanet etmek ne zormuş...