16 Şubat 2011 Çarşamba

Teribıltu (İki yaşına geliyorum boru mu?)






Resimler hakkında: Çekmeceyi açtım, kapları çıkardım, dizdim, anneme seslendim "ççufff çuuuf!". Annem çok mutlu oldu , alem kadın :)

Yani kardeşim insanları anlamak ne zor. Büyürüm "Amaaan ne çabuk büyüyor, zaman geçiremiyoruz" derler. Bebek kalsam, o ayrı dert. Dedemin hoş bir anekdotu vardı, tam hatırlamıyorum, yazsa ne güzel olur, insanları anlayamamakla ilgili...

Çok diyeceklerim var çoook.

Annemi çok severim. Anne sonuçta, sevilir. Ama bugün ilk zılgıtımı yedim! Tükenmez kalemle annemin "yapma!" demelerine kulak asmadan beyaz koltuklarımızı çizdim. Annem hemen hemen her şeye izin verir. Ne bileyim, evin içini öyle çok değiştirmediler, ellememem gereken az şey var. Ama bugün kızdı bana, aslında neye kızdığını anladım.

Yapma dediği şeyi yapınca çok kızıyor. Mesele koltuğu çizmek değildi. Ama ben ona sinyal yolladım halbuki, yapma deyince omzumu silktim, kaşmı çattım. "Yapma" dediği için kıymete bindi beyaz koltuk :) Annem de bu sefer dikkatimi dağıtmadı. Bu konuda pek anlaşamıyoruz. Bakıcı ablam idare ediyor hemen beni. Ama annem biraz zarar gelmez diyor ağlamamdan veya hayal kırıklığına uğramamdan.. Annemdir, haklıdır.. :)) (Bu kısma sanırım annem müdahale etti :) )

Yani iki yaşa doğru bana bir haller oldu. Her şeyi ben yapmak istiyorum mesela, elim sürekli göbeğimi işaret ediyor, "men" diyorum hemen. Ya da annemler anlayamıyor bazen beni. Böyle böyle alışacağız sanırım :)

Aslında çok örnek var ama ara ara yazacak annem. Bu 21.ay muhteşemmiş bu arada.. Kelimelerim arttı, bazen çişimi kakamı söylüyorum, keyfim yerinde :)

Tüm okuyanları öper, saygıyla selamlarım :)

8 Şubat 2011 Salı

Beceri mi Bireysellik mi?

1 yaşını deviren her çocuğun annesinin yaşadığı gibi, ayaklanan, yürüyen, koşabilen, konuşmaya başlayan ve bambaşka bir şeye dönüşen evlada adaptasyon yine zaman alıyor. Şimdi tabii "Amaaan eskiden adaptasyon mu vardı?" konulu bir yazı da olabilirdi bu ama değil. Onu da yazarız inşallah.

Bugün demek istediğim başka bir şey var.

Yemek yemek, üzerini giyinmek, elini yıkamak, dişlerini fırçalamak, tabağını masadan kaldırmak gibi eylemlere ben iki açıdan bakıyorum:

1.Beceri olarak çocuğun "yapabilitesi".
2.Bireysellik alameti olarak çocuğun buna ne kadar "maruz bırakıldığı". Biliyorum maruz bırakılmak aslında olumsuz bir ifade. Ama ben özellikle bunu seçtim. Çünkü çocuğun kendiyle ilgili işlere maruz bırakılması taraftarıyım.

Doktorumuza gidince gelişim testinden maddeleri sorarken insanın aklına "evet" ve "hayır" cevabı dışında, bir de "denemedik, bilmiyoruz" ve "isterse yapar" seçenekleri de gelir.

Ben işte o "isterse yapar, ama biz izin vermedik"çi anne olmaktan çok korkarım. Bu nedenle bizim evde ara sıra Köle Isaura'nın 2011 versiyonu çekiliyor gibi oluyor :)

Can'a işini gücünü kendi yapsın diye "Aç çocuuum kendin", "Çek şu taraftan bak olacak" gibi yönergeler verip duruyoruz. Hoş zaten işine gelmezse yapmıyor, anneeeaaaeeee diye gelen sesten anlıyorum ki, "Ben bunu yapamadım bir zahmet yardım eder misiniz?"

Neyse yani çocuk bir şeyi yapamıyorsa, önce "yapabilitesinden" sonra da Urfa'da Oxford olduğundan emin olmak lazım :)

7 Şubat 2011 Pazartesi

Biraz daha büyüdüm...

Dün dedemlere gittik. Dedem bize çorba yapmış. Biraz acı olmuştu anneme döndüm "acı" dedim.

Sanırım emzikle vedalaşıyorum yavaş yavaş. Bence önceden de bırakabilirdim ama kısmet bu aya imiş :))

Herrr kelimeyi taklit ediyorum ama kendi hazinemden de vazgeçmiyorum, bakınız:
Agudi? = nerede?
Düdü = Süt
Mi = Ben/benim (Hayır, evde ingilizce konuşmuyoruz:) )
Ne = Can

Küplerden kule yaparım, yer silerim, portakal sıkarım, tabağımı bulaşık makinesine koyar ardından "bidi" derim. Annem ve babama kapıdan el sallar öpücük yollarım. 2-3 kelimeli cümlelerim bile var :)

"Baba vııınnn op op" : Babamın arabasında öp öp çalıyor.
"Anne jiji vınn" : Annemle arabayla gymboreeye gittik.
"Baba, fufu bababa": Babamla yumurtaya tuz koyduk :))))

Komiğim değil mi:)
Annem bir zahmet fotoğraf da eklese süper olacak, blog okuyuclarımı kaybetmek üzereyim nitekim..

1 Şubat 2011 Salı

Hayatın Referans Noktası Olarak Anne

Bu sabah annem işe geç kalmak üzere olduğu için, biraz da kar yağdığından endişelendiği için olsa gerek, benim elimde oynadığım araba anahtarını aldı. Pek de kibarca almadı. Demek ki birisi birşey vermek istemezse zorla elinden çekebilirmişim....

Akşam yemeklerimizi yerken dikkatim dağılınca sıkılıyorum. Ya daaa sıkılınca dikkatim dağılıyor. O zaman sofrada kendime eğlence arıyorum. Bazen anlıyor annem. Bazen mamaları yere atmıyoruz diyor. Demek ki "bazen" atabilirim, "bazen" atamam. Peki hangisi ne zaman?

Annem işten gelince hep kapıyı çalıyor. Anahtarı varsa bile. Çünkü ben zil sesine çığlık atıp koşarak gidiyorum, kapıyı açıyorum. Annem nasıl mutlu oluyor, ben de tabii. Demek ki, annem gitse bile geri geliyor, beni gördüğüne çok mutlu oluyor...

Annem geceleri beni uyuturken bana masal uyduruyor. Sonra kendi kendine "ay bu çok saçma oldu" diyor. Demek ki masallar saçma olamaz, halbuki ben çok eğleniyorum...

Gülüyoruz beraber. Annem bazen benimle aynı boyda oluyor yere eğilip. O zaman gözlerine bakabiliyorum, en içten o zaman gülüyorum. Demek ki annem "benimle aynı boyda olabiliyor" bazen diyorum..

Babam anneme sarılıyor işe giderken, "hayırlı işler, güle güle" diyor annem. Babam da "sağol" diyor. Demek ki ayrılık o kadar da kötü birşey değil...

Bazen kızıyor annem bir şeylere, bana mesela.Ben de ağlıyorum o prizi ellememe izin vermeyince. Sonra kucağına alıyor, sarılıyor, "anladım ben seni diyor, prizleri merak ediyorsun". Bir garip oluyorum o zaman.Demek ki ağlamak dünyanın sonu değil, annen bazı şeylere izin vermese de kucağına alıyor, hala annen, korkacak birşey yok..

En çok da şunu seviyorum. Annem beni görünce hep öpücük atardı uzaktan. Keyfim yerindeyse, ama annem tam yanımda değilse, yine de görebiliyorsam onu, el sallayıp öpücük yolluyorum. Demek ki annem uzakta da olsa kalbi benimle diyorum..

İmza:Romantik 20.5 aylık Can