26 Ekim 2010 Salı

10.000 liranız olsaydı çocuğunuz için nasıl harcardınız?

K.i.s.d'in muhteşem miminden ve türevlerinden yaptığım derlemelerden olan kitap listesi aldı gidiyor :)) Çok heyecanlandım, Can kuşum hala çok oturmasa da başlarına şansımı içinde tedi ve ayde olanlardan kullanarak başlamak istiyorum.

Ama bu ara Yeliz ve Hülya'nın gündeme taşıdıkları tüketme ve çocuk konulu yazılarını da heyecanla bekliyorum. İlk aylar emdi emmedi derken yaşı devirdikten sonra oyuncak, kitap ve oyun grubu harcamaları ile gündeme gelen tüketim insanı nasıl da sıkıştırıyor.

Dönüp dönüp oyuncaklara bakıyorum, abarttık mı, hangisi olmasa da olurdu, hangisini iyi ki almışız. Ya da var mı böyle bir sınıflama? Uzmanların - bizim :) mi?- faydalı oyuncak fikirlerinin yanı sıra, bazen merak etmekten alamıyorum kendimi, japon çocuklar nelerle oynuyor? Kenya'da çocuklar neyi seviyor?

Neyse saptırdım konuyu :)

Düşünürken aklıma geldi... Fazladan bir 10.000 liram olsa Can için ne yapardım? Oyuncak, kolej eğitimi, dil eğitimi, izcilik kampı, üniversitede hobilerine destek, en iyi hocalardan keman dersi?

Mim başlatalım mı?

10.000 liranız olsa fazladan kuzunuz için ne için harcar, neye saklardınız?

Özgüranne, Yeliz, K.i.s.d, Hande, Hülya, Dağlar Kızı, Seren, Kirazsevdası, Sinem, Selen... yazar mısınız? :)

21 Ekim 2010 Perşembe

Tek öğlen uykulu günün ilk bölümü

Her kuzunun kendine göre olan stili tek uykuya geçme zamanında da aynı şekilde..
Can bu sabah 08:30'da uyanınca anne sabah uykusunun yalan olacağını anlar. Kahvaltı ederler, Can biberondan içer gibi bal yer/içer, sonra sıkılınca doğranmış kaşarları ortalığa fırlatır, anne toplar (09:30).

Kalkıp bakkala giderler, ekmek ve gazete alırlar.
Dönüşte parka uğrarlar.
Kaydıraktan tek başına tırmanıp kayabilen Can kuzusu bu sefer yampiri kaymaya karar verince park ahalisi panik olur, anneye cık cık der. Anneye göre hava bulutlu olsa da hoştur, niye panik yapılmaktadır, anlamamaktadır (10:30).

Park teyzeleri Can'ın yeni saç traşına bayılır. Ancak anne ve baba Amerikan donanma üyesine benzeyen bu traşa hala alışamamıştır.

Dönüşte Can kuzusu bir park teyzesinin cebinden fırlayan çıbık krakerleri görüp mama diye tutturur, anne sadece 1 taneye izin verir, ısrar edilmez eve gelinir (11:10).

Anne acaba uyur mu diye Can'ı yatağa koyar, ama zaten uyutmaya niyeti yoktur, kalkarlar (11:15).

Allah'tan dün anneannenin yolladığı çorba vardır, çorba yenir, yine her yer dağılır, anne toplar, Can kuzu eğlenir (12:15).

Can birden koşarak oturağa doğru gider, bezini ittirir, anne kaka yapılacak sanır, ama biraz oyalanıp da kaka gelmeyince, anne odaya bez almak için gittiğinde, halıda çizgi şeklinde bir ıslaklık fark eder :)) İkisi beraber alkış yaparlar, bez takılır kıyafet değişir (12:45).

Odaya geçilir, oyuncaklar toplanır, müzik açılır, emzik alınır, Can kendini yatağa adapte eder, gözler kapanırrrr, tek öğlen uykusu sefası başlar (13:15).

Hala uyumaktadır (14:40).

Bu tek öğlen uykusu iki uykudan daha mı iyi diye anne düşünmeye başlar, 2 saat sonra işe gidecektir..

19 Ekim 2010 Salı

Suçluluk Akademisi : Annelik

Bu annelik öyle birşey ki yaptığından da suçluluk duyuyorsun yapmadığından da!

Ama aylara göre özet geçmek gerekirse;

0-3 ay: Sütüm yetmiyor herhalde? Yanımızda mı yatırsaydık/yatırmasaydık? 7 günlükken çıkarmasak mı acaba dışarı? Bağlandım mı acaba ben bu kuzuya?

3-6 ay: Ya yeterince uyaran sağlıyor muyuz acaba? Oturması için az mı destek oluyoruz sanki? Dişler neden hala gelmedi?

6-9 ay: Bak dedim sana, karın üstü koymadık emeklemiyor! Ne oynasak ki acaba başka? Emeklemesi yampiri biraz ama? Patatesi pirinçle mi haşlasak? Günlük kalorisini aldı mı acaba?

9-12 ay: Yürüyor ama yürüteç alsak daha mı iyi/kötü olur? Konuştuğu kelime sayısı 10'u bulmadı..

12-15 ay: (Çocuk yürür konuşur anne hala kım kım) Yaa acaba gece uyanınca süt vermesek mi? Niye azılar köpeklerden önce geldi? Bak dün de yemedi yumurta?

15 aydan günümüze (17 ay): Kakasını belli ediyor ama oturak alsak mı artık? Oyun grupları var bir sürü, yazdırmadık da hala?

Anne bunlarla oyalanırken durum babada şöyle cereyan eder: acıkınca yer, uykusu gelince uyur, oyun istediğinde oynar :))

16 Ekim 2010 Cumartesi

Teessüf ederim!

Yani hepinize teessüf ederim! Kaç günlerdir annem bloğa sahip çıktı, kendi bloğu muamelesi yapıyor, bir ses etmiyorsunuz. Can'cım neredesin, neler yapıyorsun demiyorsunuz. Ne yazıyor yukarıda? Can'ın Güncesi.

Peki biliyor musunuz ben yavaş şarkılarda kafamı efkarlı bir biçimde sallıyorum? Veya geri geri yürüyorum, saklambaç oynarken duvara yapışıp saklandığımı sanıyorum? :))

Bilemezsiniz çünkü annem bu ara hep kendini anlatıyor:p Esas beni takip edenler için biraz anlatayım izninizle..

Bir defa 17.ayı devirmeme az bir zaman kala, teribıl tu gibi bir şeyler yapıyor olabilirim. Mesela annem bir şeye izin vermeyince önce bağırıyorum, bakıyorum annem sakin, o zaman alt dudağımı acıklı bir biçimde bükerek ağlamaya başlıyorum. Buna babam hiç dayanamıyor he he :)) Annem de gülse mi ağlasa mı bilemiyor, konu kapanıyor.

Gördüğüm her C harfi benim için aydede. Bana aksini dayatmayın lütfen. Bir de yuvarlak olanlar var. Onlar da pop.

Top değil efendim pop :))

Kelime kullanmayı şahsen gereksiz buluyorum. Anne, dede, teyze, aydede, kedi, duu gibi bir kaç kelime ile kendimi ifade edebildiğime inanıyorum. Bir de joker kelimelerim var. Mesela "gaga" var. Yeri gelince zeytin, yeri gelince tornavida veya çay olabiliyor. Artık siz bulup çıkarın bir zahmet..

Köpek dişleri beklemede. İştahım, uykum huyum suyum da buna bağlı olarak değişiyor. Lokumla turşu arasında gidip geliyorum:))

Babamı bu ara çok seviyorum. Bana çok güzel baktığı gibi çok da uydurukçu bir insan kendisi. Şimdi beni halıya yatırıyor boylu boyunca evi öyle dolaştırıyor. Daha onun fotoğrafını çekemedik ama aşağıda başka bir oyunumuzdan pozlarımı görebilirsiniz. "Kutu içinde madenci lambası ile vileda kardeşliği" adında özgün bir eser. Annem bu oyunları akıl edemiyor ama bizi izlerken çok gülüyor.



Annem dedim de, çok eğlenceli bir kadın. Ama yaptıkları değil de kafasındakiler beni daha çok güldürüyor. Şöyle ki, internette mi ne bir yerde okumuş sanırım. Sen fasulyeleri bir kaba boşalt, elime de süzgeç verip, "doldur evladım öbürünü" dedi. ??? Birincisi niye? İkincisi ben bunları yere atınca kızıyorsunuz yemeğinle oynama diye, şimdi neden oynatıyorsunuz? Üçüncüsü kaba değil de yere koyunca niye bu kadar büyük mesele ediyorsunuz?





Neyse bir iki doldurdum sevinsinler diye. Ama 1 kg fasulye sıkıldım tabii. Dedim bari biraz yere atayım sonra süpürge tutayım ardından da vileda yapayım. İnanır mısnız, ben bayılırlar diye düşünürken yine yaranamadım!! Şu büyükleri anlamak çok zor!





Arayı açmayacağım, yine geleceğim, sanırım oyun grubuna başlayacağım çok heyecanlı.

14 Ekim 2010 Perşembe

İlk 5 mimi

Sevkülü arkadaşım Yeliz mimlemiş :) Ben de baktım buldum buyrun yazıyorum. Yalnız üşendim link veremedim. Başlıklardan bulursunuz diye:)

15. ay, Can, ben, anneliğin narsisistik toslamaları: Başlık uzun ve afilli, ondan olmuş olabilir :)

Çocuğunuzla kaliteli zaman geçirdiğinizi nereden anlarsınız: He he bu çok olta bir başlık :) Kendine güvenen çocuk yetiştirmenin 100 yolu, 1000 yolu gibi konulardan biri sanılmış ama postun içi o değildi:)

Pedagog pedagog dediğin: Nurturia'da çok merak edilmişti "psikolog anne modu". Gelen özel istekleri :p kıramayıp yazmıştım. Güzel yazımdır severim kendisini :))

Çocuğunu kendinden korumak: Bu konu üzerine daha ne yazarım ama tuttum kendimi. Can'la yaşadığımız bir gerginlik sonrası çıkmış aydınlatıcı bir yazıydı velhasıl..

Emzirmenin sonu: Acıklı yazı bu. Her anne olmuş insanın başına geldiği için çok ortak bir başlıktı. Bu yüzden bakılmış olabilir.

Bu arada bu yazıların hepsi son dönemde. İlk zamanlardan pek yazı yok sankim. Tümü sekmesi tıklanınca geliyordu bunlar değil mi?

Özgüranne, Selen, yeni anne Suzy, Hande, Dağlar Kızı yazar mısınız acep? :)

10 Ekim 2010 Pazar

Bir Pazar Günü



Ben çocukken pazar günleri soba başında ayakkabı boyanırdı. Gazete kağıdı sererdik. Önce fırçalarsın tozları gider. Sonra boyarsın genellikle siyahtır ayakkabılar. Ardından da yine fırçalarsın parlasın diye :)

Sonra maç sesi gelirdi radyodan. İnanılmaz hızlı maç anlatan bir ses vardı radyoda. Her maçı 15 dakika anlatıp öbür maça bağlanılırdı.

Banyo yapılır, ödevler tamamlanır, sonra yatılırdı.

Üniversitedeyken sonlara doğru cumartesi gecenin enkazı kaldırılmaya çalışılır, final haftası ise pijamalarla evde çalışılır bezilirdi.

Bugün ise "anne" pazarımdı :)) Bazı günler daha anne anne hissediyorum, öyle bir pazar işte.

Babaannemize gittik sabahtan. Can 7 buçuk gibi kalktı. Bir biberon sütü devirdikten sonra yola çıktık. Babaannemize giderken yolda aldığımız poğaçalara tezahürat yaptıysa da gidince yemedi. Kudurmaktan kahvaltı etmedi. Olsun varsın, öğlen iyi yer dedik, öyle oldu.

Öğlen uykusunu 2.5 saat uyuyunca babaannede tahminimizden uzun kaldık, çok ama çok eğlendik. Akşamüzeri Amerika'dan gelecek arkadaşımızı karşıladık, yolda uyudu kuzu iyi oldu. Arkadaşımızı alıp Sultanahmet'e geldik. Ben tutturunca köfte yedik :)) Can kuzu sosyal böcek oldu, bütün köfteci misafirleri gelip Can'ı mıncırdı :) O da öpücük yolladı, el salladı. Eve geldik sonra şimdi uyudu :)

Sarılmayı öğrendiğinden beri anneeee deyip sarılıyor. Ne bu diyorsun? Bu nasıl bir duygu hali? Bu nasıl bir haz? Sarılıyor, öpüyor biz de eriyoruz :) Yatar yatmaz özlüyoruz...

Bu arada telefonum bozuldu, numaralarım mesajlarım gitti :(( Daha doğrusu eski telefonumdan silmiştim, yenisini de şimdilik açamıyorum, bilginize :(

Not: Fotoğrafı 3-4 ay önce çekmiştim balkondan :)

9 Ekim 2010 Cumartesi

Vee kitaba başladım...



İnanır mısınız dün akşam gelen sevgili blog dostlarımın yüreklendirmesi ile aldım kalemi elime yeniden, yazmaya başladım :)

Hatta her bölümde 3-4 yazı olacak, ilk bölümün 3 yazısını tamamladım bile :)
Bugün ondan mıdır nedir bilmem, kışı bir özlemişlik, bir hafiflik, bir mutluluk hakim bende :)

Belki de istediğim bir şeye adım atmış olmanın getirdiği hoşluk da olabilir. Kitap yazma sürecimde destek ve yüreklendirme verenler için demo okumalar gelecek :)

Hazırlıklı olun..

Not: Fotoğraf yine konu ile ilgili değil ama çok güzel değil mi?
Not2: Bloğu okuyan dostlarımızdan biri emzirme bittikten sonraki durumlarla ilgili biraz anlatır mısınız demiş, tabii seve seve anlatırım, bir sonraki yazıda :)

8 Ekim 2010 Cuma

Şu hayatta en çok istediğim...

şey ... kitap yazmak.

var aklımda bir proje bir yıldır. Ama başına oturamıyorum bir türlü. Bölümlerin başlıkları bile hazır. Biri dürtse, bir başlasam.. Aslında raflardaki halini bile hayal edebiliyorum :)

Bir de çocuk kitapları yazmayı çok istiyorum..
Yazarım di mi? :)

7 Ekim 2010 Perşembe

Gene doğumgünümdü, kompleksliyim bir de sonbahar geldi, daha ne olsun?

Kitap incelemesiii yazacaktım, dokunaklı bir doğumgünü yazısı yazacaktımmm, tım tım..
Can şunu yaptı diye bir post yazacaktım. Yetiştiremedim. Derleme bir tane yazayım o zaman dedim.

Efendim artık 34'e girmiş bulunmaktayım. Her sene konuşulur gün alınca o yaşta mı sayılıyorsun yoksa, basit bir çıkarma sonucu karşına çıkan sonuç yaşın mı? Ne fark edecek, sonunda o sayıya gireceksin en fazla seneye :))

Güzel güzel, pişman değilim yeni yaşıma girdiğime :) Pişman olsan ne yazar? Biraz göbek, biraz kırışık, azıcık beyaz... Hoşgelsin hepsi, yaşadığımın ispatı değil mi?

Başlıkta geçen kompleksliyime uygun fotoğraf ise burada. Yemek yapmayı pek bilmeyen biri olarak geçen hafta yaptığım peynirli poğaçaları burada belgelemek istedim. Kıskanıyordum hep öyle blogları :)) Bir daha ne zaman yaparım poğaça bilemediğimden hemen kompleksimi de açık edeyim dedim :) Tarif için, yakın bir arkadaşımın çok sevgili bloğu: defneninfirini. com'u ziyaret ediniz lütfen :)




Bir de neydi? Hımmm evet sonbahar...
Can'ı yağmurda evde nasıl eğlendireceğim? Yorulmazsa uyumuyor, dön dolaş evde nasıl yorsam? Oyun grubu diyorum bir yandan, bir yandan nedense sürekli erteliyorum.. Hava hep şöyle 21 derecelerde ve güneşli olsa keşke.

Her hafta 1 -bir- yeni yer veya tecrübe kazandırmak gibi bir motto koymuştum kendime. Yer, yemek, durum, oyun gibi. Hani rutine giriyoruz bazen herşeyde onu aşmak için. Düşüneyim bakayım, geçen hafta var mıydı "1yeni" bir şey? Hiii yok muydu?

Bugün bal yedi o sayılır mı? Bak yapmamışız işte iyi ki yazdım.

Ben biraz düşüneyim bakayım.