30 Eylül 2009 Çarşamba

İşte bu aşırı uyarılma sonrası olan uyuklama hali :)






"Baba kucağı"nda :)

Denemee 1-2 see seee...

Dün bahsettiğim bloğu okurken "Yok artık ben bunu nasıl düşünemedim!" dediğim bir an oldu. Ne garip ki bazen burnumuzun dibindekini göremiyoruz, hele benim gibi burnunuz biraz büyükse :)) (Şeklen yani).

Dün bahsettiğim bloğu okurken, kısa gündüz uykuları hakkında şöyle diyordu: Bebeklerin uykuya geçmeleri ve uzun uyumaları için ince bir çizgi var. Öyle bir zaman diliminde uyumalılar ki, ne çok yorgun olmalı, ne de az uyarılmış.

Can genelde 1.5 saat civarı uyanık kalıyordu. Ben de ilk sinyalleri alınca koyuyordum yatağına. Ama bir yarım saat de yatakta geçiyordu. Gündüz uykuları da kurulmuş saat gibi 45 dakika civarıydı. Bugün, dün öğrendiğimi uygulamaya karar verdim.

Can'ı iki saat uyanık tuttum. Gerçi zaten çok zor olmadı, oyuna bayıldığı için seve seve ayık durdu. Sonrasında yatırdım. Ninni, emzik bile gerekmeden küt diye uyudu. Veeee esas bomba; aylar sonra ilk defa iki tane 1.5'ar saatlik nap yaptı.

Demek ki neymiş; kısa öğlen uykularını uzatmak için uyanık olduğu vakti uzatmak gerekiyormuş. Ama çok da değil, o zaman da uykusuzluk başlarına vuruyor..

İnce çizgi yani...

29 Eylül 2009 Salı

Evreka!!





Tüm çocuklu arkadaşlarımla en sık konuştuğumuz konu: gece uyanmaları.

Kitaplarda yazan ve hani o "3 aydan itibaren geceleri hiç uyanmayan" çocuklar bizlerin değil valla :) Aslında hiçbirimiz gece uyanmaktan şikayetçi değiliz, "sık" uyanmaktan yoruluyoruz ve birisinin bize bunun geçeceğini söylemesine ihtiyaç duyuyoruz.

Tamamen tesadüfen, ararken gördüm ki, meğerse 4. ay (yaklaşık 19 hafta deniyor), "Sleep regression" denen ; uyku alışkanlıklarında gerilemelerin yaşandığı bir dönemmiş. Geceleyin sadece 1 veya 2 kez kalkan bebekler daha sık kalkmaya, kalktıklarında da emmeye başlarmış. Büyüme atağı gibi değil tam olarak, daha özel bir durum.. Hemen hemen tüm bebeklerin alışkanlıkları bu dönemde bir nevi format atıyormuş..

Aşağıdaki adreste ayrıntıları var. Moxie bir anne ama bayağı bilgili ve sağduyulu görünüyor.

Bilince rahatladım :)

http://www.askmoxie.org/

27 Eylül 2009 Pazar

Yağmur, pazar, huzur..





Karyolanın kenarından çıkmış bir ayağın insana bu denli huzur verebileceğini anlamak için o ayağı görmek gerekiyor..

Herkesin pazarı ve yeni haftası huzurlu olsun diye paylaşıyorum bezelye parmakları :)

25 Eylül 2009 Cuma

Anneler için ihtiyaç listesi

Hani hamileyken hele hele son aylarda hepimizin elinde listeler olur. "Bebek arabası ne marka almak lazım?", "Hangi bez daha iyidir?", "Pişik kremi 3 kutu mu alsam?" ya da "8 tane tulum yeter mi?" gibi sorulardan karşılık bulan listelerin üstünü çizdikçe rahatlarız.

Halbuki internette artık excel sheetler olarak dahi yer alan "Bebek ihtiyaç listesi"ne ek olarak bir de "Anne ihtiyaç listesi" olmalı. Önü düğmeli gecelikler veya emzirme sütyenlerinden bahsetmiyorum ama, başka bir liste bu...

Bence "Anne ihtiyaç listesi"'nde yer alması gerekenler:

1.Hoşgörü ve sabır: İlk aylarda bol miktarda lazım ikisinden de.

2.Sosyal destek sistemi: Anne olur, abla olur, koca olur. Hepsi bir arada daha iyi olur.

3.Bedenle barışıklık: Bundan uzuuun süre için stoklamak lazım. Nitekim herkesin dilindeki "E canım 9 ayda aldın kiloları, 9 ayda verirsin" cümlesinden ümit bulan hiçbir anne görmedim.

4.Moral: Her anlamda lazım, koli koli alalım. Emzirmeye alışma, uykusuzluğa alışma, yeni düzeni kabullenmede çok gerekli.

5.Kendine ayıracağın 30 dakika: Bu 30 dakikalardan da her güne bir adet bile yeterli. İster yat, ister gözlerini kapa, ister oje sür, ama 30 dakikanı önceden dolabına yerleştir.

6."Amaaan bu da böyle olsun"culuk: Mükemmel olmaya ant içmiş anneler bu ürünü almayabilirler. Ben aldım kullanıyorum, çok memnunum:)

Daha uzayacak liste ama Can uyandı şimdi, siz bunları temin edin, nitekim bu listeye herkesin birşeyler ekleyeceğine eminim :)

24 Eylül 2009 Perşembe

Sonra da halkaları yakalamayı öğreniverdi :)

Can'ın olimpiyat halkaları







Bu halkalar Can'a teyzesinden geldi Amerika'dan kesin dönüş yaparken. Aslında oradaki bir arkadaşı Can'a hediye yollamış. Türkiye'de var mı bilmiyorum ama hem çok pratik; -ki biz bu halkalara herşeyi asıyoruz. Hem de birbirlerine geçirdiğimden beri aktivite halısında Can yakalama becerisini inanılmaz geliştirdi.

Can önce halkaları inceledi, tanıdı.

"Yılan Yılmaz'la Can yaramazlık yaparken yakalanmışlar" fotoğrafı :)

Can ve sınıf arkadaşı meşhur Yılan Yılmaz!!







Ne zamandır aklımdaydı!! İşte bizim meşhur Yılmaz karşısınızda :)

22 Eylül 2009 Salı

Bayrammm şekeeriiii Can :)

Heyy bu sandalye süper oldu:)

Kaptan Kirk üssünden bildiriyor :)

4 aylık halleri, bayram, yenilikler vs....

Artık 4 aylık olduk. 4 aylık olmakla birlikte yeni yeni becerilerimiz var artık. Mesela muhteşem bir kandırmaca öksürüğümüz var. Öhö öhö diye başlayan, kaale alınmazsa ciddi bir faranjit taklidine dönüşüveren bir uyarı :) "Bak kime diyorum alo, kaldırın beni buradan!" veya "Anneeee nerdessiiiinnnn?" veya "Babaaacıııım gel de güldür beni" gibi değişik anlamlara gelebiliyor, muhteşem..

Cuma günkü kontrolümüzde kilomuz ve boyumuz gayet iyi idi. Katı gıdalara gerek yok, ama dilimizle meyve tadabiliriz. Biz de hemen elma tattırdık, suratı inanılmaz bir hal aldı. Daha çok kafası karışmış gibi. "E bu süt değil?" gibisinden bir ifade..

Fizik muayenenin ardından ise doktorumuz "Hadi Can bak bakalım" deyip kalemini lambaya vurdu. Her tıkırtıya bakan Can, doktorun kalemine aldırış bile etmedi. Kalem dışındaki odada herşeye baktı! Biz de sınavdan kalmış çocuk hissi ile "Hay Allah evde herşeye bakıyor, kem küm" şeklinde savunmaya geçtik, bizi yine doktorumuz rahatlattı. Amaaaa evde yapmadığımız karın üstü kalkma hareketimizi doktor teyzemize göstere göstere yaptık. Demek ki nazı bizeymiş...

Ancak aşıdan beri biraz mızmızlık hakim bize bu ara. İnternette biraz bakınca gördüm ki 4.ay da bir dönüm noktası imiş. Biraz mızmız, bol bol emmek istiyor, sürekli oyun peşinde.. yatırmak imkansız.. Dur bakalım şimdilik aşıdan deyip geçiştiriyoruz..

Bayram kutlamalarına ise cicilerimizi giyip, bize çok sevdiğimiz yakınlarımızdan hediye gelen mama sandalyemize oturarak başladık. Sonra ise büyük babaanne, anneanne dede ve teyzoşu ziyarete gittik. Dedemiz bize ilk bayram hediyemizi ve ilk bayram harçlığımızı verdi. Anneanne ve teyzoşdan da süper hediyeler kaptıktan sonra şekerlere geldi sıra... Halbuki bilmiyor ama Cankuş zaten kendi şeker:))

Şaka maka sonbahar geldi, kış kapıda.. Ben ise yeni yeni heyecanlar içindeyim giderek.. Anne olmak zamanla daha mı zevkli oluyor ne? :)

18 Eylül 2009 Cuma

Telsizi emzirmeye çalışan anneden sonra....

Anne ve baba o akşam çok yorgundur. Baba dişlerini fırçalamak üzere banyoya doğru yönelir. Anne içerden su sesini duyar. İki dakika sonra baba gözleri kocaman olmuş, elinde diş fırçası ve bembeyazzzz diş ve dudakları ile kapıda görünür:

"Dişkçç mayjucunu yeriiyine pisjişik kreyemi sürjmüşüm!"

Anneyle baba gül gül biterler :)))

Şimdilik..

Yazdığım uyku ile ilgili ihtimaller arasından gece uyanmaların açlıktan olduğuna kanaat getirmiş bulunmaktayım. Bu nedenle de gece uyandığında emzirme kararı aldım kendi kendime. Nitekim okuduğum birçok kaynak farklı çözümler önerse de ben Can'ın sütten çok kesintsiz uykuya ihtiyacı olduğunda bunu seçeceğini biliyorum. Şimdilik gece kalkıp O'nu doyurmanın verdiği mutluluğu seçiyorum. Tracy ne derse desin, Can kendi için en iyi olanı bilir...

Bu arada yarın 4. ay doktor kontrolümüz ve aşılarımız var. Gelişimle ilgili haberler yarın. Çok konum var yazacak çok sözüm var söyleyecek. Söyleyemeden duramayacağım - bir yazımda da değinmiştim; Allah kimseye evlat acısı göstermesin, malum cinayet tekrar gündeme gelince insan kendine dönüyor, sonra da yaşananlar karşısında donuyor..

Tüm bebekleri, tüm çocukları koruyan büyük bir şemsiye hayal ediyorum bu gece..

14 Eylül 2009 Pazartesi

Çat burada çat kapı arkasında?

Cevap: Süpürge. Ama bizim için bu ara geçerli olan cevap: Can'ın gece uykuları!

Bu ara gece uykularımız sık sık bölünüyor. Genellikle iki kez uyanırken son iki haftadır bu sayı çoğunlukla 3 ve 4 civarında. 19:00 - 20:00 arası uyuyoruz güzelce.
Sonra yine genellikle ilk uyanma gece 01:00-02:00 civarı oluyor. Bazen ise ilk uyanma eğer gaz gelmişse ya da hafif uyku sırasında uykumuz dağılmışsa 23:00 civarında da oluyor. Yani kimi akşamlar uyanmalar 01:00, 03:00, 06:00 gibi giderken, kimi zaman ise 02:00, 04:00 oluyor. Bazen ise 05:00 civarı da açılıyor fıldır gözler. Ama esas sabah kalkışımız 07:00 - 07:30 arasında.
Aslında uyanmam ve tekrar dalmam 5 dakika sürdüğü için sorun değil ama sabahları bedenim sinyal veriyor; ben iyi dinlenmedim diye..
Bir de tabii okudukça karışıyor yine kafalar:
1.Bu bir büyüme atağı mıdır?
2.Yeni yeni şeyler yapıyoruz. Mesela bu sabah ayağımızı tuttuk elimizle... Yeni davranışlar kazanma döneminde gözlenen uyanmalar mıdır?
3.Sevgili Tracy'e göre gündüz tam doymadığı için midir?
4.Yoksa bu aylarda uyku düzeninde değişiklik olması zaten beklenen bir durum mudur?
5.Bu uyanmaların hepsinde emziren anne olarak yanlış mı yapıyorum? Emzikle geçiştirmek mi lazım bu uyanmaları?

müdür,mıdır, midir, mudurlar arasında gezinirken yorum, görüş, öneri, tecrübelerinizi bekliyoruz...

12 Eylül 2009 Cumartesi

Döndük dolaştık evimize geldik

Demin geldik evimize. Can 3/4 lük bir banyo yaptı, emdi, uyudu. Yarından itibaren haberler ve fotoğraflar gelecek.

Kongreye gidiş sebebimiz olan "Okullarda Şiddeti Önleme" amaçlı projemizin pilot çalışmasının başlamasına 3 hafta kaldı. Mutluyuz, heyecanlıyız.. Proje ilerledikçe ondan da ayrıntılar gelecek..

Projemizin Alman partneri sunumunda maalesef çoğu insan için; "Peace is boring - Barış sıkıcıdır" dedi. Cidden barış sağlamanın neden çatışmaktan daha zor olduğunu anlayamıyorum bazen. Diyorum ki çok büyük sektörel savaşlar dönüyor, çok büyük rantlar sağlanıyor savaşların hepsinde. Piyonlara ise olanlar oluyor..

Sezen Aksu'dan: "Bugün dua ettim hepimiz için, yüce Tanrı bizleri affetsin..."

11 Eylül 2009 Cuma

Bebekler hakkında neler öğrendim?

Dün İngiltere'de bebeklerle çalışan bir uzmanın sunumuna girdim. Çok keyifliydi, bebeklerle ilgili değişik şeyler öğrendim.

*Bebekleri renkli oyuncaklarla beslerken siyah-beyaz olanları unutmamak lazım. Mesela bir küp yapmışlar kartondan. Her yüzünde değişik siyah beyaz desenler var. Dönünce kongreden Can'a yapacağım mutlaka. Çok basit ama çok etkin.

*Can'ın küçülen çoraplarından oyuncak yapacağım. Uzmanlar çorapların içine çıngırak çanı, pirinç, hışırdayan naylon parçaları koyup çorapların ağzını dikmişler. Bayıldım bayıldım! Hepsinden ayrı bir ses çıkıyor, el yapımı ev yapımı çıngırak.

*CD'leri dönence gibi asmışlar, bebekler çok ilgileniyor. Yanar döner birşey sonuçta, süper..

Birkaç da gerçek..
*Bebeklerin beyinlerinde yeni doğduklarında kıvrım yokmuş. Her kazandıkları tecrübe ile kıvırmlar oluşuyormuş! Ne kedar çok tecrübe o kadar çok kıvrım..

*Aslında beyinlerinde yine minik odacıklar varmış doğuştan ama arada bağlantı yokmuş. Tecrübeler yine aralarda bağlantı oluşmasını sağlıyormuş. Allah'ım ne kadar önemliyiz, dikkat edelim dediklerimize yaptıklarımıza..

*3 yıl boyunca patolojik oranda ihmal edilen çocukların beyinleri diğer çocuklardan
%25 daha hafif olurmuş. İçim acıdı bunu duyunca..

*Gülümsemenin hayatta kalma ve iletişimle doğrudan bağlantısı varmış. Bebek güldükçe yetişkinlerin yüzünde oluşan ifade ile bebek daha çok ilgi aldığını fark edip daha da çok gülermiş. Böylece giderek artan bir ilgi zinciri başlarmış.

Can da tatilde büyüme ataklarına devam ediyor. Geçen hafta sürekli yaptığı püskürtme ve balon yapmanın yerini, yüksek sesle atılan çığlıklar, aynada kendine bakıp gülme, öksürük taklidi ile kendini yataktan veya arabasından aldırma aldı. Bir de birisi onu çağırınca heyecanlanıyor. Kahkahalar sıklaştı, sesler çeşitlendi. Çok boncuk çokk..

Bu arada babamız o kadar güzel ilgileniyor ki ben konferanslardayken iyi ki sütler bende diye düşünüyorum bazen :))

8 Eylül 2009 Salı

Can, anne, baba, Yılmaz ve Niyazi :)

2 gündür İzmir'deyiz. Annenin bir kongresi vardı katılması gereken, baba ve Can da gelince, ailecek İzmir'liyiz 5 gün için. Henüz kongre başlamadığından, anne baba da kurtlu olduğundan otelde güneşlenip kıvrılmak yerine kültür gezileri yapıyoruz. Dün Kuşadası'nı gezdik. Bugün de Selçuk'taki müzeyi ve Efes'i gezeceğiz. Sonra 3 gün konferansı var annenin. Baba ve Can beraber takılacaklar.
Bu arada başlıkta ismi geçen Yılmaz bizim renkli tırtıl oyuncağımızın ismi. Fotoğrafını koyacağım. İnanılmaz bakıyor , bir bana bir babaya bir de ona gülüyor bu kadar:)
Niyazi ise kırk ayağımız :) O da ikinci favori. Onu ısırabiliyoruz da hem..
İyiyiz, agulardan cümle kurmaya başladık, 4 kez kahkahasına şahit olduk. O sırada dünya durdu benim için... O kahkaha attıkça ben ağladım:) Ah şu anne hormonlarııı....
Bakışlar daha da anlamlı, gelip geçen herkese bakıyoruz, babayı takip ediyoruz odanın içinde. Kolay mı 3.5 aylık olduk..

3 Eylül 2009 Perşembe

Can için...

CAN ERİĞİ

Bir kelime buldum çın çın öter;
Adı candır.
Bir erik kopardım can dalından;
İçi can dolu,
Adı can, yaprağı can, lezzeti candır.
Bir gölge düştü önüme dedi ki:
Bir yüküm var benden ağır
Bir yüküm var beni taşır
Adı candır.

Toprak dedi ki:
Can Allahın yongasıdır
Fakat ben bir deri bir kemik
kaldım.
Bir de misafirim var adı candır.

Işık dedi ki:
Renklerden, kokulardan,
Seslerden önce koşup geldim
İnsanoğluna nur topu gibi
Bir müjde getirdim,
Adı candır.

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

2 Eylül 2009 Çarşamba

Diş mi çıkıyor ne?





Biliyorum daha erken ama doktorumuz Alev Hanım, 3. ay muayenesinde "Ailede erken diş çıkaran var mı?" diye sorunca şüphelerim doğrulandı. Elleri yemek tamam da salyalar nedeniyle önlüksüz gezemiyoruz artık.. Her gün yeni bir gelişme ne güzel:)
Bu arada, hoşgeldin Eylül...