28 Şubat 2012 Salı

Bugün çilek kokmuyorum :(

Lohusayken en sevdiğim şey uzun bardaklarda annemin yaptığı çilek kompostosunu buzlu buzlu hüpletmekti. Çilek çok severim. Ama esansını, kremini şusu busunu değil.

Büyük çilek de sevmem hani küçük ve biraz ezik olacak.  İşte o zaman ben çilek gibi hissederim:) Bugün öyle hissetmiyorum :(

Bugün ben çilek kokmuyorum:(

Can bu ara herşeye "hayıy" derken, büyük çoğunluğuna çözüm bulur, sabırla 5 kitap okuyup, tam uykudan önce kaka yapıp yatma saati yarım saat atsa da popo yıkayıp baştan giydirip, tekrar uyutabiliyorum. Ama bazen olmuyor işte.. Bazen çok kızarken buluyorum kendimi :( Bu sabah ikimiz de birbirimize ayarlı saatli bomba gibiydik. Hangimiz önce patlayacak diye bakarken, patlamalar ard arda geldi..

Tahta kaşıkla oraya buraya vurma, eşya fırlatma, yalnız oynamayı kesinlikle reddetme gibi alanlarda pentatlon yaptım. Daha doğrusu yapamadım... Sonra anneliğin kitabının önsözü "vicdan" devreye girdi yine. Kızmak, öfke, vicdan, sakinleşme, model olma, yüksek ses isimli kurşun askerlerle çevrili sanki etrafım :(

Başka şeyler yazacaktım halbuki, Ege'mi, yaklaşan iki çocuklu hayatı yazacaktım.
Bu çıktı bu sefer...

21 Şubat 2012 Salı

Biten 28. hafta ve 33. ay: yine yeniden annelik

Söylenecek sözün, yazılacak kitabın hiç tükenmeyeceği bir konu varsa o da çocuk sahibi olmak ve annelik (ya da ebeveynlik). "Ay daha zoru olamaz" anları ile "Ay bundan keyifli bir dönemi yoktur herhalde"ler birlikte gidiyor.

Mesela Can ile sohbet etmek ve O'nun sorularına cevap vermek müthiş bir haz. İnsan - özellikle BabaCan-  "Evimiz nasıl ısınıyor baba?" sorusuna "Şimdi evladım..." diye başlayan pek mağrur cümlelerle yanıt verince kendini dünyanın en bilge insanı hissediyor. Hele hele Can'ın sordukça sorduğu soruları görünce böyle bir garip oluyor insan... Ne bileyim, ne çok şey öğrenecek Allah'ım diyor insan.. Geçen gece "Dondurmalar nasıl erir?"den, "Pilavları nasıl yiyoruz?" gibi sorularla uykuya direniyordu. Sonra açıkladı: "Ben uyumayacağım anne sadece dinleneceğim" :))

Ege kuzum ise 28. haftasını bitirdi. Reflü ve bel ağrıları ile geldi 29. hafta. Hareket etmek bu sefer biraz daha zor, kilo milo aynı ama daha çabuk yorulduğum bir gerçek.. Ellerdeki şişler de başladı.. Aslında yoga yapsam ne güzel olacak yine.. Ama ironik olan yoga yapmaya halim yok :P üşengeç anne..

Şimdi başladı mesela karnımdaki ittirmeler :)) Çoooook güzeeell çoookkk :)) Görmeden tanımadan özlenen tek şey insanın doğmamış yavrusu herhalde..

Velhasıl günler hızla geçiyor, Can büyüyor, Ege büyüyor, ben büyüyorum- her anlamda :))