29 Ocak 2010 Cuma

Yetişkin miyim neyim?

"Üüüüh" derdim çocukken "30 yaşındaymış amma yaşlı!!??!". 30'u geçeli 3 sene oldu..

Sonra 2000 yılında kaç yaşında olacağımı hesaplardım. Eskiden 2000 yılı demek, gökte garip cisimlerin uçuştuğu, ufolarla Kadıköy-Taksim arası gideceğimiz, dore kıyafetlerimizin olacağı, robotların emrimize amade olacağı yıl demekti. Hala sarı dolmuşlara biniyoruz, robotta mutfak robotundan öteye gidemedik, 2000 yılı da "yetişkin" olma adına iyi bir nirengi olamadı yani..

18'de yetişkin olacağıma emindim. E 18 boru değil.. Hem yasalar bile şıp diye yetişkin yapıyor sizi. 18 yaşımın 17'den pek farkı olmadığını görünce dedim ki, "E hani? değişmedim ben gene aynıyım?"..

Biraz daha büyüyünce ise evlenince yetişkin olacağımı sandım durdum. Her akşam 3 çeşit yemek yapıp, evi silip süpürüp, sürekli kek kokutacağım sanmıştım evi. Evlenmek demek ne de olsa büyümek demekti. Yine olmadı :) Dışarıdan yemek söyleyen, aklına eserse kalkıp kek yapan, esmezse yapmayan, BabaCan ile hangi sinemaya gideceğine daha çok fikir yoran, cuma ve cumartesi evi iyice dağıtıp pazar günü toplayan bir "yetişkin" oldum:) Sayılır...

Yetişkin olmaya çalışma yolunda hızla ilerlerken ise geldik durduk bir durakta. Kimisi çift çizgiyi gördüğü an hissedermiş ama ben Can büyüdükçe yetişkin olanlardanım...

İlk defa aşı yapılacağı zaman hemşire "Annesi sen burada dur başını tut" dediğinde hissettiğim duyguyu unutamam.. O an büyüdüm galiba..

Ateşi çıkınca aşıdan sonra, büyüdüm..
Beni görünce heyecanlanınca büyüdüm..
Sesine gece boyunca fırlayınca büyüdüm..
O'na yemek yapınca ve O da benim yaptığım yemeği yiyince büyüdüm..

Hala doktordan randevu alacağım zaman "Can'ın annesiyim" deyince telefonda, ben bile kulaklarıma inanamıyorum.

Yani hala büyüyorum :)

27 Ocak 2010 Çarşamba

Pek duygusal bir post..


Bugün birden sanki Can böyle düşünüyor gibi geldi (Muayen günler ve Yaprak Dökümü'nün de etkisi olabilir...)

Gece uyanmayayım diye teknik/yöntem araştırma annecim artık, nasılsa bir süre sonra 12 saat uyuyunca geceleri görüşemeyeceğiz..

Emzirirken memelerini ısırıyorum ya bazen, sık dişini; sütüne bayılıyorum..

Emeklemiyorum diye takma kafana, bir süre sonra hiç oturmayacağım :)

Yürümek için tay tay duruyorum ama acele etme, ne kaldı şunun şurasında adım atmama..

Ondan yemedi, ay et alamadık, yoğurt bugün yiyemedi diye dert etme, çok değil 2-3 ay sonra sen ne yersen ondan yiyeceğim zaten..

Beni bakıcı ablamla bırakırken aklın evde kalmasın, sen iyi ve mutlu olursan ben de mutlu oluyorum :)

Çok okuma annecim bebeklerle ilgili, sen benim annemsin, ben de senin bebeğinim, biz böyle süperiz!! :))

25 Ocak 2010 Pazartesi

Ben bugün karda gezindim :)

Herkese merhaba. Röportajdan sonra çok yoğundum yazamadım. Diş çıkardım, annem bir sürü değişik yemekler yedirmeye başladı, tay tay çalışmaları derken pek yoğunum anlayacağınız. Birazdan size bugün yaptığım gezintiden fotoğraflar göstereceğim. Bir yürüseydim keşke, karlarda pofudu pofudu gezerdim. Ama daha erken dedi annem. Gerçi ben tutunmaya çalışıyorum bir yerlere ama olmuyor. Bezimden midir nedir, altta bir ağırlık var..

Emeklemek diye bir şeyi yapmadığımı söylüyor sürekli annem. Tam ne olduğunu anlamadım ama yere doğru tutunmak gibi bir şey galiba? Ben gereksiz buluyorum şahsen.. Çünkü zaten ben "öhö öhö" deyince hemen kucaklarına alıp her yere götürüyorlar. Öhölemek emeklemekden daha kolay :))

Bakıcı ablamla aramız iyi. Güldürüyor beni. Dün tabureyi at diye birşey yapmış, bindirdi beni üstüne, koridorda gezdirdi, çok güldüm valla, alem kadın..

Tay tay yapıyorum biraz biraz, alkış falan zaten biliyordum.. Annem sabahları babama el sallatmaya çalışıyor zorla.. Ben biliyorum halbuki, elini kaldırıp sallıyorsun basit bir şey.. ama yapmıyorum daha. Bir de annem oyun grubu bulmuş iki yerde, deneme dersine gidecekmişiz, çok eğlenceli olabilir göreceğiz..


Bugün önce içime kalın örgü birşeyler giydirdi annem çok güzeller. Birini babama bakan teyze örmüş, çok tonton biri, 85 diye bir yaştaymış, nasıl oluyorsa.. Neyse içimi sıcacık yaptılar:)



Sonra atkı diye birşey doladılar. Çıktık dışarı.. Aaaa bir baktım her yer bembeyaz! Bu ne dedim? Ne ilginç bir şey. Açtım gözlerimi baktım kocaman..






Sonra bakındım etrafa. Güzel bir şey bu kar.. Ellemek istedim, yemek istedim, elime eldiven diye birşey taktılar, pek bir şey yapamadım.


Ben de o zaman eldivenimi emerim dedim..


Şimdilik bu kadar, herkese esen kalın diyorum, çenelerinizden öpüyoruum :)

22 Ocak 2010 Cuma

Atta çantası mimi, şundan bundan..

Babamız iş gezisi için 2 gün yok, biz de soluğu anneannede aldık. Kar da yağacak diye, toplandık geldik :))Babaannemiz de çağırdı, ama kardan dolayı O'na gidemedik
:(( Onu da pazar günü göreceğiz..:)
Yarın annenin iş günü ama sanırım kar nedeni ile gidemeyecek, bakalım..

Önce-sonra postumuz için verdiğimiz serbest mim çağrımıza Özgür Anne ve
Eren Seren ve Diğerleri çok güzel eşlik etmişler, mutlaka okuyunuz :)

Özgür Anne Atta Çantamızda neler var mimi yollamış. Bakalım neler var?

Olmazsa olmaz: Bez, ıslak mendil, yedek body (uzun ve kısa kollu), suluk veya biberon, oyuncak.
Olsa iyi olur: Yedek uyku tulumu, biberon, kavanoz hazır mama, emzik, önlük, galeta gibi elimizde kemirilecek bir yiyecek, fotoğraf makinesi.
Yatılı gidiyorsak: Havlu, D vitamini, demir ilacı ve damlalığı, yelek, gece tahılı, biberon.

Ben bazen "yedek" olayını abartıyorum. Bir bakıyorum koca bir çanta olmuş. Ama hazırlıklı olunca da iyi hissediyorum. Bakınız hemen aşağıda, bu akşam çekilmiş, yelekli uyku öncesi fotoğrafı.



Doktor kontrolümüz vardı dün. İyiyiz maşallah :) Bu ay balık ve kahvaltılara geçiyoruz yavaştan, henüz yumurta ve tavuk yok.. Emzirmeye devam. Doktorumuz özellikle kış bitene kadar emzirmenin önemini vurguladı. Emeklemeden ses yok ama kendimizi tutup kaldırma durumundayız.

Zaman akıyor, Can büyüyor..

19 Ocak 2010 Salı

Can'dan Önce (CÖ) Can'dan Sonra (CS) Sözlüğü

Hep yazacağım aklımdaydı, fırsat bulabildiğime pek mutlu oldum. Dışarısı bembeyaz, kar beyaz.. Can'dan Önce, Can'dan Sonra yazısı yazmanın tam zamanı :)

ALIŞVERİŞ
Can'dan Önce: Kadıköy ve Taksim'de dolanmak, çokça kitap, takı, toka, üst başa almak, evde bir torba kalabalığı.
Can'dan Sonra: Bodylerin küçülme sürecine şaşırmak, çorapların lastiklerini niye bu kadar sıkı yaparlar diye düşünmek, organik sebze meyve araştırmak, e-bebekle akraba olmak.

BUZDOLABI
CÖ: Dondurma, bira, kola, farelerin kafalarını yarabilecekleri bir ortam.
CS: Bilumum mevsim sebzeleri, baby mix, meyve suları.

CAN
CÖ: Sevdiğim bir erkek çocuk adı.
CS: Oğlummm!

ÇOCUKLAR
CÖ: "Anneeeeee baaaakkkk!" "Anneeee baaakksanaaaa" "Anneeeeeeeeeeeee" seslerine rağmen hep yakın hissetmişimdir.
CS: Can'a potansiyel arkadaş gözüyle baktığım tüm akranlarımız.

DOĞUM
CÖ: "Ay nasıl yaparım, çok korkarım!"
CS: Sezaryen dikişlerini görünce bile mucizeyi tekrar tekrar hatırlamak.

EV
CÖ: BabaCan ile huzur bulduğumuz turuncu yastıklarımız, DVDlerimiz, fonda Jazz.
CS: "Altın Top" un ne demek olduğunu anlamak, Can kokusu, elma yanakları, ense güzeli..

FOTOĞRAF
CÖ: BabaCan ile kendi kendimize çektiğimiz kafa fotoğrafları.
CS: "Aaaaa" ünlemi ile her haline flaş patlatmak.

GİYİNMEK
CÖ: Renk uyumu, takı toka ayarları, topuklu ayakkabı, uygun palto ve çanta.
CS: Düz ayakkabılar, saçlar toplu, palto en rahatı, takı mı?

HUZUR
CÖ: Sessizlik..
CS: Can'ın kahkahası..

IRSİ
CÖ: Saç rengi, göz rengi, burun yapısı.
CS: "Ay aynı annesiiiiii" :)

İLGİ
CÖ: Doğumgünümde gelen mesajlar.
CS: İlgi göstermeden durulamayan bir varlığın annesi olma hoşluğu :)

KİTAPLAR
CÖ: Radikal Kitap ekine gömülmek..
CS: Dizi dizi bekler durur.

LOKUM
CÖ: Hacıbekir'den alınan çifte kavrulmuş fıstıklılar.
CS: Can'ın sabah yeni uyanmış hali.

MAŞALLAH
CÖ: Gördüğümüz tüm bebeklere derdik.
CS: Can'a gelen her güzel kelimeden sonra söylenen büyülü pelerin..

NEFES
CÖ: Yogada yaptığım ujcai nefesleri ile derinleşmek..
CS: Gece yarısı uyanan Can'ın omzumda uyuyup boynuma bıraktığı sıcacık hava.

OYUNCAK
CÖ: Can'a almayı düşündüğümüz toplar, arabalar, bisiklet.
CS: Tabak, kabak, kumanda, telefon, tahta kaşık.

ÖPÜCÜK
CÖ: Samimi bir selamlaşma türü.
CS: Çenemin yalanması :)

PAZAR GÜNÜ
CÖ: Brunch çeşitleri, uzun gazete turları, kahve.
CS: Anne evde, baba evde, Can mutluluktan uçar.

REMZİ KİTAPEVİ
CÖ: Önce yeni çıkanlar, sonra mesleki kitaplar, sonra dergiler turu.
CS: Sağa dönünceki çocuk kitapları reyonu.

SEYAHAT
CÖ: Aniden, uzağa, hemencecik, tek bavulla, 2 kişi.
CS: Planlı, yakınlara, bol ıvır kıvırlı ama 3 kişi:)

ŞARKI SÖYLEMEK
CÖ: Annenin çocukluk hayali..
CS: Uydur uydur eğlendir melodilerinin evde çınlaması :)

TATİL
CÖ: Nereye gitsek?
CS: Evde kalsak..

UYKU
CÖ: Kendiliğinden uyanmak, saat kurmak, 8 saatin üzerinde kesintisiz uyumak.
CS: Aggghhehhehuugh sesleri ile uyanmak, şu uyku düzeni denen şeye kafayı takmaktan uyuyamamak..

ÜZÜNTÜ
CÖ: Ayrıntılar..
CS: Geç gelen kaka, aşı sonrası ateş, diş huzursuzluğu.

VARLIK
CÖ: Maddiyatın da eşlik ettiği manevi huzur.
CS: Sadece Can...

YORGUNLUK
CÖ: Yoğun iş günü.
CS: Genel hal, ama garipçe aynı oranda enerjiklik :)

ZAMAN
CÖ: Vardı..
CS: Akıyor..

Mimlenmek isteyen herkesi seve seve okuruz :)

15 Ocak 2010 Cuma

Santa Sunta'nın 8 ayının bitmesine 5 gün kaldı






Bu ismi yılbaşı günü taktık Can'a: Santa Sunta :))
Geciktik ama sağlıklı, huzurlu bir yıl olsun, fotoğraflar için teyzeye bol bol teşekkürlerimizi yolluyoruz :)

1.Foto: Oley bu yılbaşı denen şey çok eğlenceli.
2.Foto: Süsümü elimden aldıılaaarrrr!!

Marakasları sallamayı öğrendik, kitabımızdaki ce-eyi aç kapa yapıyoruz, mama görünce çıldırıyoruz, ne diyelim büyüyoruz..

12 Ocak 2010 Salı

Sardunya, Markiz, bir pazar günü

Anne nezle, baba hapşu, Can iyi, maşallah. Anne baba durur mu pazar günü evde, durmaz. Ne yapar? Önce Taksim'e gider, kitapçılara bakar dolanır, oradan da Kadıköy'e geçerler. Abidik gubidik şeyler alırlar. Lokum, Küçük Prensin animasyonlu kitabı, çorap, İtalyan dondurması :)

Anne öğrenciyken kapalı olan Markiz'in tozlu penceresinden baktığını hatırlar. Pencere tozludur, Sezen Aksu'nu şarkısında bile geçer Markiz. Sonra ne olur, Markiz'in açılacağı duyurulur. Anne düşünür, ne güzel olur diye. Aylardır gitmez ama gidince bu resmi görür. Markiz'de körili tavuk, su böreği... yap-boz yap-boz misali..


Cankuş arabada sıkılmadan oturur, anneye gülücükler atar, kalkıp babaya bakmaya çalışır. Boncuk gözleri gülücüklerden geçilmez..



Kadıköy'den evlerine döneceklerken BabaCan gülümser birden. Anne sorar, baba gösterir. Sardunyayı görürler. Kısacık yol labutuna dikilmiş sardunya. Kim dikmiş, ne iyi etmiş..






Eve gelirler, yorgundurlar toptan, olsundur, pazar güzeldir :)

8 Ocak 2010 Cuma

4 gözle bekliyorum..

Parmağı acıyınca "Öpeyim de geçsin" demeyi..
"Ciiciii, ciiciii" diye köpekleri sevdirmeyi..
Kendi ekmeğini yerken ısırmak için bana uzatmasını..
"Anneee" diye seslenmesini..
Minik ayakları ile birkaç adım atıp kucağıma kendini bırakmasını..
Denize cıbıl cıbıl sokmayı..

Bunları da yollamaya gönlüm yok...

Bebek bebek kokusunu..
Kucağımda durmasını..
Gece -herşeye rağmen- uyanınca kafasını boynuma sokmasını..
Minnoş parmaklarını..
Bebek dalgası saçlarını...

Annelik -hep derim- içinde olduğun zamanı bile özlemek demek bazen..

7 Ocak 2010 Perşembe

Anneyken...

Hiç hasta olmayayım.
Yavruma hep kendim bakabileyim...

Küçük şeyleri dert etmeyeyim.
Yavruma da etmemeyi öğretebileyim.

BabaCan'ı ne çok sevdiğimi gösterebileyim.
Yavrum da ileride eşi böyle sevmek gerektiğini hatırlasın.

Anneanne, babaanne, dedeler, teyze, amca, yenge ile bol bol görüştüreyim.
Daha çok sevilsin. Sevildikçe O da insanları sevmeyi daha çok istesin.

Mutlu olayım.
Mutlu annenin çocuğuna vereceğini hiçbir yuva, kitap, eğitim veremez.

Uydurukçu olabileyim.
Şarkılar, ninniler, oyunlar uydurayım. "Benim annem çok eğlencelidir" desin Can.

Ben olayım, ben olayım..
"İyi anne" olacağım diye, 33 yıldır biriktirdiklerimi göz ardı etmeyeyim...

4 Ocak 2010 Pazartesi

Yeni yılda yeni bir keşif: Kartal organik ürünler pazarı

Aslında Şişli'dekine gitmeyi aylardır istiyordum. Ama cumartesi iş günüm olduğu için bir türlü denk getiremedik. Kartal'da bir organik ürün pazarı açılacağı kulağımda kalmış. Allah'tan pazar günü açmışlar cumartesi yerine organik pazarı, biz de yağmur mağmur dinlemedik gittik.




Hemen Kartal meydanda, sahilden dönünce solda kalıyor. Altında otopark var. Ama giriş çıkışı aynı yerden vermişler, pek Türk işi idi otopark. Haftaya oraya koymamaya karar verdik.

Çok stand yok henüz, ama belli ki ilerleyen haftalarda daha da şenlikli bir yer olacak. Bebek havuçlar aldım çok güzel, kereviz, patates, pırasa, hatta kara lahana bile aldık. Akşam da bir heyecan haftalık menü hazırladım, bakıcı ablamıza verdim. Yeni bir de kitap sipariş ettim: Miniklerin yemek keyfi. Bakalım içinde güzel tarifler olacak mı?

Kerevizi Cankuş taşıdı :) Poşetten gözüken de organik pekmezimizin kavanozu. Bugün yoğurda kattık biraz, bayıldı :)



Bu arada, yeni yılda başka bir yenilik: www.adim-adim.com. Sipariş verdik, ilk kitabımız geldi. Bakalım pratikte nasıl olacak.. Bir diğeri ise www.anneysen.com. Anneler var, uzmanlar var, forumlar var.. Bakalım, deneyelim, görelim yeni yılda...


Yakınımın ameliyatı iyi geçti, yoğun bakımdan çıktı, dualar ve iyi dilekler için binlerce teşekkür. Allah hepimize önce iyi can sağlığı versin..