9 Ocak 2012 Pazartesi

Çocuğunu okula göndermek ve göndermemek..

Okul dememeye çalıştık bir süre. Sanki okul kelimesinin ağırlığını aman şimdiden yüklemeyelim diye. Ama tabii kaçar mı. Can şimdi haftada 3 kere "okula didiyor". Şimdi öyle zihin karıştıran bir meseleyle meşgulum ki hani "zorunlu seçmeli" ders alıyor gibi insan..

"Okul"un kattığını tartışmak yersiz. Can'ın olgunlaşma ve büyüme süreçlerini seyrederken, özellikle ayrışma mevzusunun sıkıntı olduğu annelerde (!), okula gitmek katı gıdaya geçmek gibi. Koynunuzdan çıkıp size el sallayıp başka bir yere gidiyor. Gitiği yer oyun grubu da olsa, kreş de olsa bu durum değişmiyor.

Benim söylemek istediğim başka bir konu var.

Okul, sınırları ve kuralları olan, belli regülasyonlar çerçevesinde yapılandırılmış bir "kurum". Okul kelimesinin "ekol"den geldiğini bildiğim kadarı ile, aslında bu kadar "kurumsal" olmak zorunda mı okullar emin değilim. Hele şimdi franchise sistemi ile "kurumsal" kimliklerini geliştirmeye çalışan okulların veya "butik" denen tek şubeli özel okulların bu kurum kurum halleri beni çok daraltıyor. Kapıdan karşılayan halkla ilişkiler görevlisi 20 yaşındaki bayanla başlayan kurumsal bıdı bıdılar "profesyonel" görünümden çok daha fazlasını hedefliyor. Okul öncesi eğitim kurumlarında kurumsallaşma bu kadar "görünür" olmasa da okul işte... Gene saptırdım konuyu, dönüyorum..

Okul öncesi eğitim sistemlerinde çocuklara iç motivasyon vermek zor, zahmetli ve yaş olarak belki de henüz çok imkanlı olmadığında dış motivasyon araçları bol bol kullanılıyor. Stickerlar, ellere çizilen resimler, akşama annene gösterler vs. vs.. Şimdi davranış kazandırma veya değiştirme döneminde eşlik eden davranışçı sistemlere karşı olmasam da yaklaşık bir aydır bir şey gözlüyorum ki, okul idaresi ile yollarım yakında kesişecek galiba.

Can evde ota b..a yıldız vermeye başladı: "Baba popomu çok güzel yıkadın, sana yıldız atacağım". "Anne ne güzel yaptın, elini ver gülen yüz çizeyim". Önce bir garip geldi ama çok takılmadım. Sonra ellerindeki yıldızları anlatmaya başladı: "Okulda ağlamadım, yıldız aldım", "Yemeğimi bitirdim, etiket aldım". Şimdi okul açısından bakılınca neden rahatsız ettiğini anlamak belki mümkün değil. Ama "ağlamıyor" veya "yemeğini bitirdi" diye yıldız vermek bence hedeflendiğinin tam tersine; istenen davranışa değil, İSTENMEYEN davranışa vurgu yapıyor. Çünkü aslında yemeğini yedi diye verilen yıldızın öbür yakasında "yemeğini yemezsen yıldız alamazsın" yok mu?

Sonra buradan zihnim, okullara, öğretmenlere, disiplin uygulamalarına takılıyor. Dünyayı değiştiremeyeceğime göre, Can da okula gideceğine göre daha ben bu konuyu çok yazarım....

7 yorum:

  1. Ennn gıcık oldugum uygulama bu.

    YanıtlaSil
  2. ay bide bunların ilkokulu var.
    devletiydi özeliydi derken karman çorman olmak var. ödevi var. 2numaraların ödev yaptırmama uğraşı var. 6 yaşındaki miniciklerin sınav heyecanı! var.
    var yani daha..
    bu okul mevzusu daha çook yazılar yazdırır :)
    yazın yazın bol bol yazın :)

    YanıtlaSil
  3. okuyunca beni de cok rahatsiz etti yazdiklarin. sanirim ben o okula gondermeyi bir daha dusunurdum. gelismeleri bekliyorum merakla. cok kolay gelsin :)

    YanıtlaSil
  4. Bütün yazdıklarına katılıyorum biz çocuklarımıza günlük hayatta zaten doğal olarak yaptığı şeyler için her seferinde aferin çekmiyoruz, güzel hareketleri pekiştirmek için yıldız mı gerekli her zaman. Okullarda her şeyin kolayına kaçıyorlar sanki, susturmak, uslu durmak,başa çıkabilmek için yıldız veriliyor sanki. Abarttıkları kesin. Vurgulama konusunda da haklısın, bu kadar çok ödüle yönelik olmamalı eğitim, her zaman bir karşılığı yok ki davranışların, bu birazda maddiyatlaştırmaya hızlı bir geçiş gibi geliyor bana.

    YanıtlaSil
  5. Sormayın, ben de tam anlam veremediğim için yazmak istedim zaten.. Okul özelinde değil bunların hiçbiri, çoğunda benzer uygulamalar mevcut.. İlkokulu ne yapacağız, şimdiden içim içimi yiyor..

    YanıtlaSil
  6. yazdıklarınız 15 aylık bir CAN annesi olarak beni de düşündürdü. Kendime de sorduğum soruları buraya yazarak cevaplarını aramaya devam ediyorum. Ben CAN olsam kendimi nasıl hissederdim diyorum kendime oğlumu büyütürken... bilmiyorum ne kadar doğru ama burda içimden gelen annelik sesimi dinliyorum. CAN olarak hayatın yeni öğrendiğim kurallarına alışırken iyi davranışlarımın ödüllendirilmesi beni mutlu etmez mi? Eder. Bundan tam tersi davranış gösterdiğimde yıldız almayacağımı çıkarırmıyım? belki olabilir. Peki böyle algılasam bile ama ben daha küçüğüm zaman içinde öğrendiğim yeni şeylerle eski ödüllendirilen davranışlar yerini iyi alışkanlıklara bırakmaz mı? Ben yıldız alırken annemin ve babamın memnun olduğum davranışlarına yıldız vermem gelecekte bana iyi bir alışkanlık kazandırmaz mı? Peki bir anne olarak bunları şundan soruyorum. İleride bende bu okullara oğlumu koynumdan çıkarıp vereceğim. İstiyorumki okullarda yapılan bu davranışlar uzmanlar tarafından değerlendirilen kabul görmüş üzerine düşünülmüş nedenleri olan, belki benim bile aklıma gelmeyen düşüncelere dayanıyor olsun. Aksini düşünmek beni çok korkutuyor çünkü...

    YanıtlaSil
  7. Daha dogurmadan derdi tasasi sarmisti beni. Hala baslamadik seruvene ama Istanbul yerien secenegin ve rekabetin bu denli sacmalamadigi kucuk bir yerde olmayi isterdim o zaman geldiginde. Kesinlikle katiliyorum yazdiklarina. Merakla bekliyorum yazilarini.

    YanıtlaSil