7 Temmuz 2010 Çarşamba

Pedagog pedagog dediğin...

7-8 yıl oluyor.
Bir rüya görmüştüm.
Bir deniz vardı, gri dalgalı. Ben denizdeyim ama denizle bir gibiyiz.
Denizin ilerisinde o zamanki sevgilim.
Sahilde ise hayal meyal bir erkek silueti beni davet ediyor.
"Hangisine gitsem?" sorusu var gibi aklımda ama daha çok "Ben kimim?" sorusu.

Bir hafta içinde alından bir randevu.
2.5 sene gidilen terapi süreci.

Sorun var mıydı? Yoktu.
Yok muydu?
Sorun muydu?

2.5 senenin ardından cevaplaması kolay hale gelen bu sorular o zaman, evet saatine bugünün parası ile sanırım 200 Tl ödediğim derin bir süreçti.

Gitmesem olur muydu? Olurdu.
Gittim iyi mi oldu? Oldu.

Mesele burada: Seçim.
Pedagoğa gitmek/gitmemek seçim.

Götürenler daha az biliyor, götürmeyenler daha çok diye değil.
Götürmeyenler kaçırıyor fırsatları, götürenlerin başı göğe eriyor diye değil.

Misal: Can parmak emiyor. Ben bunun için pedagoğa gidiyor muyum? Hayır.
Neden? Çünkü pedagog sıfatımı kes –at, bunun geçici olduğunu biliyorum.
Geçene kadar bekleyebileceğimi, bunu ona ve bana stres yapmayacağımı da.

Vermeli mi şimdi saatine şu kadar TL?

Anne olarak için içini kemiriyor, çocuğun parmak emiyor diye stres oluyor, her elini ağzına götürdüğünde çekiştirmeye çalışıyor, çocuk sinirleniyor, sen üzülüyorsan, ne yapacağını bilemiyorsan benim denizli rüyam gibi, niye gitmeyesin?



Gitmesen olur mu? Olur.
Gitsen iyi olur mu? Bilemem. Bu sana bağlı. Kim olduğuna, hayatta nerede durduğuna.

Ben mentor severim. Bilge severim. Yol gösterenim olsun severim.
Hata yaparsam diye değil, hata yapmaktan korkup daha beterini yaparsam diye.

Herkes dedi/diyor/diyecek: Aman ne şanslı oğlunuz, annesi pedagog. Öyle mi görünüyor dışarıdan?
İçi beni dışı sizi..
Ben biliyorum riskleri, dönemleri ,kişilik bozukluklarını, dönemsel sıkıntıları, patolojik vakaları.
Cidden şanslı mı Can şimdi?

Can şanslı, annesi pedagog olduğu için değil, ben olduğum için :) -diye de narsistlik yapayım.

Velhasıl arkadaşlar;
“durup dururken” “sorun yokken” pedagoğa gitmek tanımlamalarla ilgili. Bana “durup dururken” gelenin sizin rüyalarınıza girdiği durumlarda kimin hakkı olabilir süreci yargılamaya, eleştirmeye.
Tam da bu yüzden adım “sadece anne” bu blogda. Aman dediklerimden demediklerimden kimse alınmasın, “Bak kadın uzman” demesin diye.
Beni de anneler aralarına alsın diye :)

Seneye yazmayı hayal ettiğim kitabın iki kapağı olacak. Yaşadıklarıma pedagog Seçil bir ce-e yapacak bir kapaktan, diğerinden anne Seçil. Orta sayfada buluşabilirsek ne ala…

3 yorum:

  1. Bu yazınızı okuyunca Kadın doğum doktorumun bana anlattığı bir durum geldi aklıma.
    1,5 yaşında kızı vardı gebeliği kabus gibi geçmiş. Herşeyi bildiği için..
    Gözüm seğirse tahlil yaptırıyordum derdi.
    Doğduğunda da bebeğine yaptırmış aynı şeyi. Çok uyusa, uyumasa, ağlasa, ağlamasa... Bi dönem bu şekilde yaşayı en sonunda genel cerrah olan kocası aklını başına getirene kadar

    Galiba bazen bilmemek daha mı iyi oluyor dersiniz :)

    YanıtlaSil
  2. Burcu, dediğin doğru bazen bilmemenin sakinliğini bilmenin kudurukluğuna tercih ediyorum.. Ama bilmek de öyle bir şey ki, bir kere bildin mi ötesi yok.. Bildiğinle huzur içinde kalmak esas galiba..

    YanıtlaSil
  3. Ben her zaman severim fazladan bir çift göz, iki çift bilge söz. Pedagoglardan bir tek kalıplar yüzünden korkarım. Beni bir kalıpla mı görür, çocuğuma hemen peşin hüküm verir yanlış mı yönlendirir diye korkarım.

    YanıtlaSil