30 Aralık 2009 Çarşamba

Bakıcılı hayata başlarken püf noktaları

Geçen sene bu zamanlar bir dergiden bakıcılarla ilgili bir yazı yazmamı istemişlerdi. Üşenmeden güzel bir dosya yazısı hazırlamıştım. Bakıcı seçerken kendi yazıma da döndüm baktım durdum..
Öncelikle tanıdık vesilesi ile bulamadık. Ajans vesilesi ile bulduk. Ajans güvendiğim bir yerdi, gayet de iyi çalıştılar.
Esas gelelim, birinci ağızdan bakıcı seçme süreci tecrübelerine.

Önce yaş sınırı koydum, 25-40 olarak. Ne aklı bir karış havada genç olsun, ne de yorgun bir teyze olmasındı içimden geçen (Şimdiki yardımcı ablamız 40 yaşında tam).

Sonra yakın bir yerde otursun istedim. Gitme, gelme, geç kalma gibi sıkıntılar çok kasar beni, işimde de randevu saatleri çok önemli olduğu için bu kriteri de tutturduk (Site servisi ile 10 dakika).

Görüşmeye giderken yazımdan aşağıdaki bölümü yanıma almıştım:

Fiziksel özellikler
Bakım veren kişinin temizlik kurallarına uygun olması, hijyene özen göstermesi, giyimini çocukla kuracağı ilişkide rahat hareket etmesi kuralına göre ayarlaması ancak tüm bunların yanında da aşırı süs ve aksesuardan kaçınması gereklidir. Bebeğin yutmasına neden olacak küpeler, uzun ve dağınık saçlar, uzun tırnaklar, uzun etek veya hareketi zorlaştıran kıyafetler, bebeğe bakım veren her kişi için zorluk yaratabilecek noktalardır. İlk görüşme belki iş görüşmesi olarak düşünüldüğünde daha farklı bir izlenim bırakabilir. Ancak bebeğe bakım verme süreci başladığında önceliğin bebek olduğu unutulmamalıdır.

Kişisel özellikler
Bakım verecek kişinin sevgi dolu, ilgili, bebeğin ihtiyaçlarını doğru yorumlayabilen bir kişi olması oldukça önemlidir. Bunların yanında sabırlı olmak ise bebekle kurulacak ilişkide büyük yer tutar. Ağlayan, altını ıslatan, mama yememek için ısrar eden veya sebebi anlaşılmaz biçimde huysuzluk yapan bir bebekle ilişkiyi devam ettirebilmenin ve yetkin kalabilmenin en önemli anahtarı sabırlı olmaktır. Sabırlı, sevgi dolu, ilgi verebilen, bebeğin verdiği sinyalleri iyi değerlendirebilen bir bakıcı çok kapsamlı bir eğitime sahip olmasa da bebekle kurduğu kaliteli ilişki ile bebeği gelişimini destekleyecektir.

Temel özelliklerin yanı sıra;
* iyimser bir bakış açısına sahip olmak,
*soğukkanlı olmak,
*temel ilk yardım bilgisine sahip olmak,
*ses tonu ve beden dilini çocuğun gelişimine uygun kullanmak,
*yaptığı işi sevmek de bakıcının bebekle olan ilişkisinin kalitesini yükseltecek özelliklerdir.

Profesyonel özellikler ve geçmiş tecrübeler
Bakıcı adayınızı ararken ister var olan bakıcı ajansları ile çalışın, ister kendiniz bulmak için uğraşın ilk bakacağınız özelikle bakıcının geçmiş tecrübeleri diğer bir deyişle referanslarıdır. Daha önce kaç yaşındaki çocuklar ile ne kadar süre çalıştığı, işten ayrılma sebebi, ailenin size verdiği görüşler bakıcı hakkında en başta size bayağı bilgi verecektir. Bu nedenle güvenebileceğiniz bir referans size çok yol aldırabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, bir aileye çok iyi gelen bir özellik, sizin aileniz veya bebeğinize uygun olmayabilir. Bir aile bebeklerini çok sık öpen bir bakıcının çok şefkatli olduğunu düşünüp bakıcıya olumlu puan verirken, bu sizi rahatsız edebilecek bir özellik olabilir.

Ablamız yukarıdaki kriterlerin büyük bir kısmını ilk görüşmede karşıladı. Can'a sevecen yaklaştı, ses tonu abartılı değildi, giyimine abartılı olmayan bir özen göstermişti. Gayet de güleryüzlüydü :) (En sevdiğim özelliği bu. Çünkü her saat Can'a gülerek yaklaşıyor). Önceden tecrübesi olmaması beni düşündürtmüştü ilk etapta, ama ilgili ve sabırlı olduktan sonra bu pek engele takılmadık..

Sonra da aşağıdaki maddelerime göz attım:

Özgeçmişinden yola çıkarak sorular sorun: “Kerem ve ailesi ile 2 yıl çalışmışsınız, nasıl bir tecrübeydi sizin için?” “Sizi en çok ne zorlamıştı?”
*İşinin hangi yönünden keyif aldığını/almadığını sorun.
*Eğer ile başlayan sorulara ağırlık verin: “Eğer kızımız size isim takarsa ne yaparsınız?, ne yapmayı uygun bulursunuz?” gibi
*Diğer aile ile iş birliklerinin neden sona erdiğini sorun.
*Sigara ve alkol kullanıp kullanmadığı hakkında bilgilenin.

Bu noktada yakın dostum ve meslektaşımın "Elini tuvalete soksa mesela, ne yaparsınız?" sorusuna bingo bir cevap geldi! "Dikkatini dağıtırdım, başka şeylere çekerdim ilgisini". Diğer adaylar, uzun uzun konuşmaktan, anneye şikayet etmeye, denesin varsınlara giden cevaplar vermişlerdi.

Özetle, ablamızla (tak tak) memnunuz alıştık :)
Ama sanırım kendi işini yapıyor olmanın rahatlığı bizde bu ara avantaj olarak yaşanıyor, kendi işim olduğu için hem ben hem Can şanslıyız sanırım:)

27 Aralık 2009 Pazar

Evimizin herşeyi & gece uyanmaları & gece emzirme durumları



Bugün güzel bir gün. Kuzenimizin 46. gün kutlamasına gittik :) Kocaamaann oldu :)
Evimizin her şeyi ise biraz mızık bir gününde olmasına rağmen sabah İkea'da pek eğlendi..

Şimdi son iki postu toparlayalım önce: Bir kere ankette de görüleceği gibi, gece hiç uyanmayan bebek oranı en düşük, 2-3 kez kalkan bebek oranı ise en yüksek. Analiz yeteneğim çok yüksek olmasa da hesaplarıma göre :), bebeklerin büyüüükk bir çoğunluğu gece uyanıyor.

Zaten esas mesele bu değil. Gece uyandıktan sonra ne olduğu. Emziyoruz sanırım sıklıkla. Eğer anne bununla baş edebiliyorsa çok da dert değil deniyor. Ama gece sık kalkmalar anneyi yoruyorsa o zaman en sık karşımıza çıkan yöntem, aşamalı ağlatma metodu. Giderek azalan dakikalarda ağlamayı hedefleyerek bir çok aile gece boyu uyumaya geçebilmiş.

Şimdi burada bizde son durum şudur:

1.Anne bu ara biraz yorgun, gece 45 dakikalık ağlamaya kalbi dayanacak durumda değil.
2.Anne bu ara biraz yorgun, emzirip uyutmak kolayına geliyor.
3.Anne bu ara biraz yorgun, teknik tutmazsa morali çok bozulabilir.

Bu nedenle erteliyorum efendim, "her bebek zamanı gelince kesintisiz uyur" isimli melodide gözlerimi kapatıyorum, keza anne hem yorgun hem uykusu var..

Not: "Bakıcı seçerken püf noktaları" diye bir yazı yazacağım günlerdir, bizim abla başlayalı ay olacak yazacağım inşallah...

22 Aralık 2009 Salı

Sormadan edemedim: Gece emziriyor musunuz?



Aslında nurturia'ya da soracağım ama önce bloğumuzda soralım dedim.
Yavrunuz uyandığında gece emziriyor musunuz?

Bu konu için iki yaklaşım var şimdiye kadar gördüğüm.
1.Bir yaş bitene kadar emzir, bir yaştan sonra kes.
2.Tabii ki emzirme, -ki seni ve memeyi uykuya dalmak için tekrar kullanmasın, dalmayı kendi kendine öğrensin.

İçgüdüm: Emzir...
Mantığım: Emzirme..
Duygularım: Emzir...
Bilgim: Emzirme..

??

Taşındık, yerleşiyoruz, döneceğim

Taşındık.
Yerleşmeye çalışıyoruz.
Bakıcı ablamız başladı.
Yorumlar maille gelmedi, şimdi fark ediyorum :(, cevaplayacağım en kısa zamanda.
Can gündüz uykularına çok zor geçiyor:(
Dişimiz göründü.
Gece emmelerini keselim dedi doktorumuz, nasıl?:(

En yakınlarımdan biri haftaya büyük bir operasyon geçiriyor. Zor, sıkıntılıyız.
Yukarıda yazdıklarım ne ki bunun yanında?

"Sağlık olsun" gerçekten...
Dua, dua, dua...

16 Aralık 2009 Çarşamba

Anne olmadan önce törpülenmesi gereken kişilik kalıpları / Annenin karnesi :)

1.Kontrolcü anne: Edilemiyor. Çocuk olunca ne onunla ne kendinizle, ne hayatla ilgili bazı şeyler kontrol edilemiyor. Alışmak ve bırakmak lazım. Aşırı kontrol etmeye çalıştıkça insan mutsuz oluyor, mutsuz ediyor. Bendeki durum için 10 üzerinden 6 diyelim.. (10=abartılı yapıyorum'a denk düşüyor)

2.Pimpirikli anne: Ay üşür mü, ay az kaka yaptı, sol mememden neden emmiyor, ay burnu tıkalı daaannn nerelere gider bu pimpirikler? Pimpir pimpir nereye kadar.. Ne kadar çok pimpirik, o kadar çok sorun. Biraz kendini doğrulayan kehanet oluyor sonradan. Kaç aldım? Bunda fena değilim, 4.5dan 5 diyelim.

3."En iyi ben bilirim"ci anne: En iyi ben bilirimci anneler yardım alamıyorlar pek. Bu da annenin bir süre sonra yorulmasına,daralmasına, bunalmasına neden oluyor. Bundan da 6 aldık..

4.Kendini suçlayan anne: Yetersizlik hep var annelikte. Birazı normal der hep bizim doktorumuz. Ama sürekli kendini suçlama hali beraberinde yetersizliği de getiriyor bir süre sonra. Kanaat kullanıyorum kendime; 5 veriyorum.

5.Delege edemeyen anne: Bu biraz 3. tip anneye benziyor, ama bu isteği olup da yapamayan grup. Anne, kayınvalide, koca, bakıcı varken yavruyla ilgili hiç bir şeyi delege edemeyen anneler. Sanki onlar olmadığında tüm dünya tersine döner gibi bir hissiyat. Nitekim bu biraz bebeğin huyuna da bağlı. Ben bu konuda sınıfın parlak öğrencilerindenim. 3 aldım.

Takdir ve teşekkür gerektiren durumlara ayrıca değineceğim :)

15 Aralık 2009 Salı

kolikolikolikoli



Anlamadım gitti, evin içinde kağıttan yataklar var bir sürü...
Ben de dedim ki beni de bindirin şunlara..




Önce korktum tabii biraz...








Ama güldürdüler beni yine, alem insanlar.. :)

10 Aralık 2009 Perşembe

Can büyüyene kadar...

Minibüsler kaldırılsın
Susam sokağı geri gelsin
Motorsikletler kaldırımdan gitmemeyi öğrensinler
"Kuzucuklar" diyen tonton biri televizyonda program yapsın
İstanbul'da daha çok park olsun
Çocuklar için gazete çıksın
Devlet okullarında okuyanlar özel okullarla aynı şartlara sahip olsun
Fast food restoranları azalsın
AVMlerin yerini parklar, bahçeler alsın....

9 Aralık 2009 Çarşamba

Annelikle ilgili mitler ve gerçekler

Bir sürü var hangisinden başlasak? Tabii benim tecrübe ettiklerimi yazacağım şimdi. Bu arada Can'ın yazısı benimkilerden daha çok beğenildi, bilemiyorum kaptırdık bloğu galiba :))

Mit 1: 4 ayı deviren bütün çocuklar gece boyunca uyurlar.
Külliyen mit! Blog aleminde olup da gece boyunca uyuyan bebekle ilgili bir tek post görmedim! Hatta şimdi bir anket yükledim (sol barda). Bakalım kaç tane yavru gece hiç kalkmadan uyuyor.. Basbayağı asparagas.. Şikayetçi değilim ama doğru bilgilendirin kardeşim, boşuna bekliyor insan.

Mit 2: Anneler asla yorulmazlar.
Basbayağı da yorulurlar. Hem fiziksel hem zihinsel olarak. Süper anne sendromu tuzağına düşülen zamanlarda "Çocuk da yaptım kariyer de" mottosu bile engellemez yorgunluğu.

Mit 3: Doğumdan önceki hayat hiç özlenmez.
Aslında bu biraz karışık bir madde. Doğumdan önceki hayatı özlüyor insan ama yavrusuyla beraber o hayata dahil olmak istiyor. Hem ben bakayım, hem kitap okuyayım, hem emzireyim, hem tüm gece uyuyayım gibi bir durum oluyor.

Mit 4: İçgüdüleriniz herşeyi söyler.
Benimkiler bazen susuyor. "Okudun o kadar, çöz/anla/analiz et bakalım" diye köşede siniyorlar. İçgüdülerin de yetersiz kaldığı anlar olabiliyor.

Mit 5: Hamilelikte alınan kilolar emzirirken hemen verilir.
Yanii... Veriliyor elbet de öyle şıp diye değil. Hastaneye 63 gidip 59 gelince eve bayağı bir şaşırmıştım.. Hani su,mu gidecekti o kilolar diye..

Mit 6: Bebekler emziği cok diye hemen alırlar.
Yoook öyle olmuyor. Cidden 1 haftalık eğitim gerekiyor emziği vermek için. İlk defa alınca öğürebiliyorlar, ama sonra alışabiliyorlar.

Mit 7: Kitapla çocuk yetişir/Kitapla çocuk yetişmez.
Double mit bu :)İkisi de tam doğru değil. Kitap okuyunca başına ne geleceğini bilmek iyi geliyor insana. Ama çok okuyunca da zıvanadan çıkılıyor, "kitap" gibi bebek bekliyoruz.

Mit 8: Asla.....yapmayacağım.
Annelikte asla "asla" dememek lazım. Uyuması, yemesi, vs için insan olmadık hallere girebiliyor.

Mit 9: Çocuğumu başka çocuklarla hiç kıyaslamayacağım.
Kıyaslıyoruz. Kaçarı yok. Baştan kabul etmek lazım. Önemli olan farkında olmak, abartmamak.

Mit 10: Anneler hiç hata yapmaz
Her insan hata yapar. Ben de yapıyorum. Her anne yapar. Dert değil. Ne güzel ki, Can annesinin de hata yapabileceğini öğrenecek, mükemmeliyetçi olmayacak..

7 Aralık 2009 Pazartesi

Can ile sohbet saati :)




Efendim bugünkü konuğumuz "Can'ın Güncesi" bloğunun sahibi Can. Kendisi ile hoş bir sohbete başlarken, fotoğrafta kendisi ile sohbet yapıldığı stüdyodan bir fotoğrafı paylaşıyoruz:)) (Fotoğraf aslında dedemizden, fonda da Zeki Müren çalıyor:)) )

Sevgili Can, bize biraz kendinden bahseder misin?
Annem size anlatıyor ama öncelikle bu fırsatı verdiğiniz için teşekkürler. 2009 modelim, 3370 kg 49 cm olarak annemlere geldim. 6 ayı devirdim, bu ara mamalara başladım çok mutluyum. Annemle babam beni çok istediler, ben de kırmayıp geldim, onların çocuğu olmayı seçtim. Şimdiye kadar da seçimimden memnun kaldım :)) (Diye umuyoruzzz)

Peki bu aralar günün nasıl geçiyor?
Valla anneme kalsa gündüzleri ne kadar az uyuduğumu söyler hemen ama bana göre gayet iyiyim. Sabah 07:30 gibi kalkarım, yatakta dönencemle oynarım. Sonra tabii bak bak bir yere kadar. Annemle babamı çağırırım. Henüz kendim gidemiyorum maalesef.. Gelir beni alırlar. Bu ara uyanamadıkları için biraz da onların yatağında takılıyoruz. Sonra annemden sütümü alırım, karşılığında kakaları veririm.. Sonra oyuuunnn. Annem boyuna renli renkli bir şeyler alıp getiriyor ama bence abartıyor, gerek yok. Kapak, çatal, kumanda, gazete kağıdı daha eğlenceli.. Ama onları da ağzıma götürüyorum diye elimden alıyorlar hemen. Ama şimdi bir şey öğrendim. Alt dudak aşağı doğru bükülebiliyormuş. Büküyorum ben de yüzleri bir garip olup, hemen veriyorlar oyuncağı :)

Akşama kadar iki kere daha uyuyorum. Amaaa yaniii bana kalsa otururum da dinlensin garibanlar.. Akşam da muhallebimi yiyip yatıyorum.

Annenin ve babanın en çok nesini seviyorsun?
Annemin kokusunu. Bir de komik insanlar, güldürüyorlar beni hep. Dün saklambaç diye bir şey uydurdular. Ben şaşırmış gibi yapıyorum. Halbuki, annem görünüyor koltuğun arkasından. Aman bir eğleniyorlar sormayın, ben de tabii:) Bir de çok sarılıyorlar bana ben de onlara. Hep iyi anlaşıyorlar, sakinler hep, kızmıyorlar bana..

Annende değişmesini istediğin birşey var mı?
Aslında iyi böyle :)Ama bazen çok takıyor komik komik şeylere. Uyurken elini tutmak istiyorum. "Aman prop olurum" diye bazen kararsız kalıyor, anlamıyorum neden. Ya da o gün öğlen uykusuna yarım saat geç yatayım diyorum, hemen panik oluyor, düzen değişti diye.. Rahat olsa halbuki, bu kadar takılmasa şu düzen işine.. Bir de bazen "İyi bir anne miyim?" diye sorular soruyor kendine. Diyemiyorum ki iyisin annecim, ben seni çok seviyorum. Gülücük atıyorum bol bol anlasın diye. Sarılmayı öğrendim bir de. Bir de çenesini emiyorum, çünkü daha öpmeyi öğrenemedim. Takmış şimdi ek gıda meselesine.. Ben ne verse yiyorum halbuki:)

Peki ya baban?
O süper bir baba. Rahat valla, annem gibi değil. Emzik yere düşüyor veriyor mesela hemen. Ya da meyve yemediysem o gün boşver diyebiliyor. Biraz geleceğime takılı kafası onun da. Beni nasıl koruyacağını çok düşünüyor. Ama gelecek olunca göreceğiz diyemiyorum ona da.

Son olarak iletmek istediğin bir mesaj var mı?:))
Ben mutlu bir bebeğim, sağlıklıyım, keyfim yerinde. Büyük resmi kaçırmasınlar diyorum. Bir de geçen gün muzlu muhallebi yaptı annem ondan versinler tekrar. Demir ilacı vermesinler, tadı iğrenç!
Bir de (mim demeyelim belki zaman bulamazlar ama) Ela, Arca, Dorit, Cevdet, Eren ve Deren'i de bu programa çağırsanız ne güzel olur :))

4 Aralık 2009 Cuma

6. ay halleri



Efendim 6.ay halleri ek besinlere geçme ve desteksiz oturma şölenleri eşliğinde geçiyor. Yalnız ek olarak, uykuya geçmekte direnme, anne odadan çıkınca ağlamaklı bir inleme çıkarma, annenin 1.5 saat uğraşmasına rağmen vızlayıp baba gelince 5 dakikada dalma, kakalarımızı biriktirip 3 günlük koleksiyonlar şeklinde sunma da var.






Sesleri arttı, neredeyse konuşuyor gibi -de biz anlamıyoruz pek.. Emekleme yanlısı değiliz, biz almayalım, alana da mani olmayalım durumundayız. Göbek üstü yatışlarımız 5 dakikayı geçmiyor. Ama BabaCan kucağında zıplamayı öğrettiğinden beri dikilip ayaklarının üzerinde zıplama durumuna geçiyor. Aaa unuttum söylemeyi. Bir de ellerimizi tutup alkış yaptırıyor :)

3 Aralık 2009 Perşembe

Özgür Anne'nin Mimi: Çocukluğumuz

Özgür Anne’nin mimini okuyunca çok heyecanlandım, çünkü sorular harika.. Şimdi Can uyudu, mim başına oturdum. Seren de mimlemiş, baktı ki benden ses seda yok:)

1.Sizi mimleyen kişiye link veriyorsunuz mutlaka, ki, akışı bozmayalım.
Özgür Anne
Eren Seren ve Diğerleri

(Seren, link verme işini ben de yeni çözdüm, bir ara anlatayım sana da)

2.Çocukluğunuzda anne ve babanızla (ya da aile büyükleriyle) yapmış olduğunuz ve sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay, bir aktivite, bir eylem… Ve hangi yönünüze katkıda bulunduğu (Tekrarlanabilir olması tercih sebebi..)

Sevgili babam İstanbul’u çok sever. Her fırsatta bizi gezdirirdi küçükken. Hatta İstanbul’da ilk sanat bienali olduğunda, beni elimden tutup götürmüştü –ki sanırım üniversitedeydim.. Hadi bakalım demişti, gidip görelim beraber. Vatan Cadde’sinde bayramlar, vapurla geziler, Eminönü, Kapalı Çarşı, Beyazıt hep gezerdik. Bana anlatırdı camileri kim yapmış, bu tarihi eserin adı ne diye. İşin komiği, bizim ailede hala anlatılır, ufak quizler yapardı sonra. Söyle bakalım bu camiyi kim yaptırmıştı? Say bakalım adaları sırayla..

Hala O’nun kadar iyi bilmiyorum İstanbul’u. Ama adaları sayabiliyorum; Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyük Ada.. :) Bana katkısı? Kültür, farkındalık, çevreye ilgi, baba-kız arası muhteşem zaman daha ne olsun?

Canım annem ise çocukken her şeyle oynamama izin verirdi. Yasaklı, ellenmeyecek, kırılacak bir şey yoktu bizim evde. Yazlıkta kiremit tozlarından pasta yapacağım diye tutturunca kendi mutfak eşyalarını bile verirdi- ki kendi hatırlamaz bile.. Ne mi kattı? Özgürlük, özgünlük, anneme duyduğum sonsuz güveni..

3.Çocukken oynamayı en çok sevdiğiniz oyun ve oyun aparatı.

Şebnem bebekler,lastik, top, küplerden yap boz.. Lastikte nasıl beceriksizdim nasıl.. Bileklerle dizleri yapardım. “Kalçalar” diye bir level vardı, hayatta yapamazdım! Kızlar zımbıdı zımbıdı atlarken ben beklerdim.. Bir de deterjanlı su yapıp tahta mandalların deliklerinden üflerdik, ne güzelmiş…

4.Sokakta oynar mıydınız?

Oynardım seve seve. Hem Bakırköy hem de Bostancı’da otururken. En çok da yakar top oynardık. Gerçi ben hiç bir zaman motor beceri gerektiren oyunlarda iyi olmadım ama niyetim iyiydi:) Yazlığımız olunca, sabahtan akşama kadar sokaktaydık. Çadır kurma, sazlardan uyduruk ev yapma, çekirge yakalayıp konserve kutusuna koymaca, bisiklet, karınca yuvalarına ekmek kırıntısı bırakma, yola hediye paketi süsü verilmiş kutular bırakıp gizlice izleme gibi gayet yaratıcı etkinlikler uyduruyorduk:)

5.Çocukluğunuz ve ilk gençliğinizle ilgili keşke farklı olsaydı dediğiniz bir durum/olay.

İlkokul öğretmenimin beni daha çok sevmesini isterdim. Seçtiği birkaç öğrenci var gibi gelirdi hep. Başladığım org,gitar, perküsyon derslerine devam etseydim keşke. Çok zayıftım, kendimi hiç beğenmezdim, ne gereksizmiş..

6.Çocukluk ve ilk gençlikle ilgili iyi ki böyle olmuş dediğiniz bir olay..

İyi ki kendi ailemin çocuğuymuşum.. İyi ki kendimle barışık bir çocukmuşum. Olay aklıma gelmedi, gelenleri aşağıdaki soruya yazdım..

7.Varsa çocukluk dönemine dair bugünü etkileyen bir olay, anı.

Ablamla bir gün para kazanmaya karar vermiştik. Küçük kartlara numaralar yazmıştık. Evdeki bilumum nesnelerden niyet hazırlamıştık. Ablam Bakırköy’deki evimizin 6. katından beni izleyip, “İnşallah kardeşim bir-iki tane satar da mutlu olur” diye dua ederken, ben “İnşallah hepsini satarım da ablamla paramız olur” diyordum :)Hırslı mıymışım neyim.. Neyse,hepsini satmıştım iki saatte. Sonra hoop eve gelip, yenilerini hazırlamıştık. Onları da bitirince, rakipler türemişti, e bizim pazar da bölündü tabii.. Süper bir anıdır, Can’ın yapmasını da çok isterim.. Satışçı veya pazarlamacı değilim ama azimliyim çalışkanım, peşini bırakmam başladığım işin…

Bir de yazlıktayken duvar gazetesi çıkarmıştım tek başıma. Pano gibi yapıp gidip elektirik direğine asmıştım. Yağmur yağmıştı, çocuklar yırtmıştı ama olsun “mahallenin gazetecisi” ilan etmiştim kendimi. Yaratıcı ve uydurukçuyumdur, biliyorum bir gün kitap da yazacağım.

Geç yazdığım için mimlenmeyen kimse kalmadı ama Dağlar Kızı yazsa ne güzel olur..