28 Kasım 2009 Cumartesi

Annelik; sürekli bir birleşme & ayrışma hali aslında..

Dün www.babycenter.com'da Can'la aynı ayda doğan bebeklerin annelerinin yazışmalarına bakıyordum. Bu ara ek gıdalara geçmekle beraber, emzirmenin pabucunun dama atılma ihtimali ve yakın gelecekte bunu yaşayacak olmanın zorlukları üzerine bir kaç yorum vardı.

Terübeli annelerin yazdıklarını okuyunca içim bir hoş oldu. Hemen hemen hepsi, emzirme döneminin kapanmasını büyük bir yasla yazmışlar. Daha da önemlisi hepsinin söylemlerinde "O emzirmenin son emzirme olduğunu bilmiyordum" var.. Nasıl dokundu, nasıl dokundu..

Gittim emzirdim ben de:))

Sonra da bu yazının başlığı geldi aklıma..

Önce hamilelik var, ben "gebelik" demeyi daha çok sevdim hep. "Hamilelik" bir dönem adı gibi, "gebelik" ise esas mucizeyi anlatıyor sanki..

Hamileyken en bağlı -kordonla hem de- dönemi yaşıyoruz. Oh yavru hep içimizde, gece gündüz hep beraber, nereye gidersek yanımızda..

Sonra doğum geliyor, ilk ayrışma oluyor. Ayrılma mı desek?
Seçtiğimiz, istediğimiz, mecbur kaldığımız, kolay veya zor bir şekilde ayrılıyoruz ondan, kordonu kesiveriyorlar. Ama sonra hemen kucağa veriyorlar, işte yine birleştik..

Sonra emzirme başlıyor. Önceleri 2-3 saatte bir, sonra ise daha az da olsa sıklığı, gün içinde bir kaç kez daha "birleşiyoruz". Ne güzel:)

Sonra yavru hareketleniyor, kucaktan yere inmeye başlıyor, mobil oldukça uzaklaşıyor bizden, açıyor mesafeleri.. Olsun ama ellerimi ne zaman uzatsam "Al beni" diye doğrultuyor vücudunu; birleştik yine...

Daha bunun emzirme bitişi var, yürümesi var, yuvası var....

Annelik muhteşem bir bağlanma/ayrışma antrenmanı.. Ne kadar yaparsam yapayım, her antrenmanda benim kaslar aynı hamlıkta olacak sanırım..

26 Kasım 2009 Perşembe

Mıımmmmmm :)



Bu ek gıda işini çok sevdik biz :) Patates, pirinç havuç üçlemesine devam. Aralarda elma armut rendesi, akşam da milupanın tahıllı muhallebisi ile hayatımız devam ediyor :) İstemeyince kaşığı itiyoruz, veya başka şeylerle ilgileniyoruz, öyle olunca da asla ısrar etmiyoruz... İsteyince annesinin bileğini tutup ağzını açıp bekliyorr :))

Dün de gittik aşımızı olduk. www.kitubi.com'da da okuduklarımızdan sonra aşı yaptırmanın doğru bir karar olacağına tekrar inandık. Semptom, yan etki yok.. İyiyiz, maşallah :)

Hoş sağlık ocağının yeri ve düzeni felaketti ama olsun.. Önlemek tedaviden her zaman daha iyidir...

22 Kasım 2009 Pazar

Ek gıdaya geçiş: Mimlerden derleme :)

Sevgili Özgür Anne, Kiraz Sevdası, K.İ.S.D, Yeliz ve Sinem'e çok teşekkür ediyoruz. Üşenmediler, bizimle tecrübelerini paylaştılar. Buradan link vermeyi denedim ama beceremedim, en alta bloglarını yazdım..

Tüm yazılanları hem kendim için hem de henüz ek gıdaya geçmemiş anneler için toparlamak istiyorum.

1.İlk hafta genellikle sebze çorbası/püresi ile başlanıyor. Kimi doktorlar anne sütü ile yulafı veya pirinci tercih ediyorlar. Sebzeleri, -ki öncelikle havuç ve patates eşlenebiliyor- 3 çay kaşığı pirinçle 4 bardak suda haşlıyoruz. 40 dakika sonra alıp, süzgeç yardımı ile posa haline getiriyoruz. Doktorumuz önce suyunu verin dedi ama Can çok hevesli olduğu için ben direkt püre yapıp verdim. Yedik, reddetmedik:) Hatta sevdik sanırım :) Sonra sonra zeytinyağı da ekleyeceğim bir tatlı kaşığı.. Belki sonra Can'a uygun bir tarhana çorbası tarifine geçebiliriz.

2.İlk bir hafta çok deneysel olmamakta fayda var sanırım. Havucun yanına 2-3 günde bir değişik bir sebze ekleyerek farklı kombinasyonlar yapabiliyoruz. Sebzeleri ilk günlerde tek tek de verebiliriz. İkili gruplarda tatları daha rahat ayırabileceğinden acele etmemek lazım. Ben 2-3 gün havuç patates pirinç gideceğim. Sonra kabak, brokoli eklemeyi düşünüyorum. Balkabağı da bir seçenek :)

3.Pirinç sevmeyen minnoşlar için irmik de kullanılabilir. Patlıcan, biber, roka vs olmaz, aman dikkat..

4.Meyveleri mevsiminde bol bol vermek güzel bence. Ben elma ve armutla başladım. Muzu erteliyorum. Tadı bayağı baskın, önce sebzeleri güzelce deneyelim, muz sonra.. Bugün armutu cam rendeden geçirdim. Yedik, sevdik :) Akşam üstü de Amasya elması alıp filesine koyup verdim. Süper bir manzaraydı :)) File süper bir buluş bence..

5.Devam sütü ve kavanoz maması konusunda dengede olmak en iyisi. "Asla vermem" değil, öncelik onlarda olmamalı. Çünkü 6-7-8. aylarda aslında temel gıda hala anne sütü. Ama benim gibi işe dönen anneler için gerekebiliyor. Evde bulunsun, arada denensin, zaman ilerledikçe meyvelerle karışsın olabilir..

6.Tahıllılardan çok umutluydum. Bu akşam bir kaç kaşık verdik ama içimden bir ses bunun gece uyanmalarını çok durdurmayacağını söylüyor.. Göreceğiz. Tahıllılardan muhallebi yapın diyor tarifinde. Ben biberonla vermeyi denedim ama deliği tıkandı:) Anlamadım nasıl olacak...? Bence gece emmelerinden bebekler vazgeçmek niyetinde değiller, sütümüz olduğu müddetçe..

7.Yoğurt konusunda babymixler kolay ve güvenli. Henüz yoğurt mayalamayı denemedik. Belki bir gün anneanne ile deneriz. Ama şart değil gibi sanki..

8.Günlük rutinde 4 tane beslenme zamanı var şimdi. 09:30, 12:30, 16:00, 18:00 gibi.. Arada atlanabilir belki duruma ve uykulara göre.. Anne sütüne devam.. Seve seve :))

9.Bir de muhallebiler var verilebilecek yatmadan önce.. Onu da ilk haftanın sonunda deneyeceğiz :) Hadi bakalım ağzımızın tadı hep güzel olsun..

Katkıda bulunanlar: :)
http://ozguranne.blogspot.com/
http://gununcorbasi.blogspot.com/
http://kirazsevdasi.wordpress.com
http://kendiizinisurendeli.wordpress.com
http://derenerdogan.blogspot.com/

Bir de tabii Su ve Kanat'a da çok çok teşekkürler:))

20 Kasım 2009 Cuma

6. ay, katı gıdalar, Dallas Kapısındannn girdiiim içeeriii...

Böyle bir tekerleme vardı biz çocukken: "Dallaaass kapısııındaann girdiim içeeriiii". Ben şimdi bugünkü doktor kontrolümüzden sonra böyle hissediyorum. Nitekim geldiğimden beri yemek tarifleri bakıyorum, blog denizlerinde kayboluyorum. Dallas durumu da şundan ibaret: patates havuçla, elma armutla, aptamil meyveyle, yoğurt bisküvi ile? Kim kimle, ne neyle? Çok karıştım çook :(

Muhtemelen prensip bu ay için çok basit; alerji olmayacak meyve sebzelerden azar azar verip denemesini sağlayacağız. Maksat doyurmak değil..

Şimdi bir kaç sorum var kafamda. Sevgili Özgür Anne, Kiraz, Yeliz, Kitubi, K.i.s.d, Hülya ve Tuna, Seren olmak üzere, tüm anneleri kendimce özel olarak mimliyorum:)

1.Kavanoz mamaları ve Aptamil serisi hakkında düşünceleriniz neler?
2.Bu sebze çorbasının içeriğini ne zaman genişlettiniz? Yeşillkler ne zaman eklendi? Bizimki patates, havuç ve pirinçten ibaret..
3.Yoğurdu siz mi yaptınız, aldıysanız ne aldınız?
4.Gece tahıllı vereyim diyorum ama ya Can emmeyi terk ederse?
5.Ara öğün meyve dışında ne verebilirim? Kaşık mamalarından mesela?

Şimdilik bu kadar:)

Bu arada kilomuz ve boyumuz gayet iyi, 15 sn kadar desteksiz oturuyoruz. Karın üstü durumlar yine tercihimiz değil.. Aşımızı olduk, evet domuz gribi için aşı olabiliriz. Anne sütü esas besin olarak devam edecek.. Bu ara anneye düşkün olabilir, normal...

Çok büyüdük, yakında gelecek resimler :)

18 Kasım 2009 Çarşamba

Şöyle bir link buldum: Oyuncak kiralama

Daha doğrusu meslektaşım gönderdi bana da.
Fikir ilginç, uygulamaya kafam tam yatmadı nedense, inceleyelim bakalım, buyrun:

http://www.aloynaver.com

17 Kasım 2009 Salı

İçgüdülerini duyamayan anne..

Araçların bazen nasıl amaca dönüştüğünü hayretle izlerim çoğu zaman.. Bu aralar kendimi de bu örneklerin içinde buluyorum.

"Ne güzel Can eskiden kendisi uyuyordu" diye takıldım ne zamandır. Ne anlıyorsam kendi kendine uyumasından.. Herhalde düşünüyorum ki koy yatağa, ver öpücüğü, dön arkanı şıp diye uyusun! BabaCan demin dedi ki, "Biz de uyumadan önce kendimizi rahatlatacak birşeyler yapmıyor muyuz? Sarılmıyor muyuz birbirimize, ne farkı var?". Bazen işte tüm o kitapları, web sitelerini, anne forumlarını izlerken içgüdülerimi duyamıyorum..

Hangisi daha önemli? Ağlayarak ama kendi kendine uykuya geçen bir bebek mi, yoksa gerçekten rahatlatıldıktan sonra uykuya geçmeye hazır olan ve mışıl mışıl uyuyan bir bebek mi?

Şimdi katı gıdalar kapımızda ya bu da başka bir konu. Her anne her doktor başka bir şey diyor. Püre mi, yoğurt mu, cam rende mi rondo mu derken, araçlar yine amaca dönüşüveriyor.

Nihayetinde öğlen uyku sayısı,gece kalkma sayısı, katı gıda çeşidi.. Hepsi birer araç, nirengi noktası. Ama gidilecek esas yer değil..

13 Kasım 2009 Cuma

Anne olup da kıyaslamamak mümkün müdür?

Önce hamilelikte başlıyor. Hatta belki hamile kalmadan öncesinde bile..

"Benim karnım neden daha küçük?", "Ayy ben neden daha çok kilo aldım?", "Ay onun doktoru folik asit vermiş, bizimki neden sadece vitamin verdi?", "E benden niye üçlü test istemediler?" türünden karşılaştırmalar bitmiyor, bitemiyor..

Sonlara doğru bilumum doğum hikayeleri başlıyor bu sefer... Normal isteyip sezaryene dönenler, aniden sezaryen olanlar, epidural bile almam deyip, genel anestezi ile yavrusuna kavuşanlar.. "Aman aman karşılaştırmayalım" dedikçe daha da üstümüze gelen bitmek bilmeyen öyküler..

Sonra ise hızlandırılmış tur başlıyor! "Kaç kilo doğdu, emiyor mu, sarılık oldu mu?" ile başlayan turumuz, hızla devam ediyor. "Aayy bizimki muhteşem, benim memeler sebil, uykularımız 12 saat" diye gezinen anneler var. Gıcık oluyorum. Bizimki öyle olmadığından değil, o anneler samimi gelmediğinden. Çünkü yani kitaptaki gibi olmayınca "Ya bütün bebekler 20:00- 08:00 uyuyor bir biz ayaktayız herhalde" ya da "Benden neden 90 cc süt çıkıyor?" türünden anlamsız düşüncelere gark oluyor insan. Ne anlamsız..

Galiba yavrular büyüdükçe daha da artacak bu. Yuvaya giderken, okula başlayınca böyle anneleri daha çok göreceğim etrafımda..

Can'la arası sadece bir gün olan bir bebeği olan uzaktan bir tanıdığımızla karşılaştım dün. Can'ı sevdi, vs.. Sonra dedi ki; "Aayy bizim dişimiz çıktı!" ben de "Aa dedim ne tatlı olmuştur, çok tebrikler, sağlıkla inşallah diğerlerine, bizde yok henüz", hemen cevap geldi: "Evet baktım, sizde yok henüz" !??!???

Yani tamam insan kıyaslama yapmamaya yeminler edip hala yapıyor bazen ama, bu kadar da olmaz ki..

Kimi kimle karşılaştırabilirsin? Herkesin yavrusundan bir tane var..

10 Kasım 2009 Salı

6 aylık olmamıza 10 gün kala...

Şimdi bu altıncı ay nedense bizim evde heyecanla bekleniyor:) Ben 18'imi böyle beklemiştim. Pek bir şey değişmemişti, ne değişecekse? :) Sanırım katı gıdalar geleceği için heyecanlı ve meraklıyız..

Bu ara emme süremiz feci kısaldı.. Kafamızı her sese,herkese döndürüyoruz. Sürekli bir "meme aa ses duydum ,meme aaaa biri geldi, meme aaa biri beni mi çağırdı" durumundayız :)). Böyle olunca da 1 saat içinde tekrar acıkıyoruz.. Ama memelerde süt birikmediği için biraz hayal kırıklığı oluyor Can için.. Dolayısı ile de süt üretme durumları için çay, su, tahin desteğine başladım yine..

Yüzümüz her daim gülücükler içinde..Sabahları ve baba gelince yüzümüzde güller açıyor. Oyuuun oyuuunnn oyuuunnn moduna devam. Boyumuz uzadı, tutma bırakma halleri müthiş. Bir de çığlık denemeleri muhteşem..

Ne çabuk büyüyorlar.. Doğum yaptığım sabah dün gibi.. Her anının tadını çıkarmak lazım..

9 Kasım 2009 Pazartesi

Ev yapımı balonlar..

www.babycenter.com bu hafta yazmış. Bebeklerin bu dönemde en sevdikleri şey baloncukları yakalamakmış. Dedemiz de kimyevi içerikli balonlar yerine ev yapımı balonlar için bir tarif yollamış bize :) En yakın zamanda deneyip yapacağız.

Buyrun tarif:


Sabun parçalarını 4 yemek kaşığı Rendele.

4 bardak ılık suda erit

Birkaçgün beklet.

İçine 1 yemek kaşığı toz şeker ilave et.iyice karıştır.

BALOOOOOOON lar hazır.

Bilgiç Dede

8 Kasım 2009 Pazar

Mahalleden siteye... Bir değişim, bir koza..

Amerikalı misafirimiz geldi gitti. Biz de eski hayatımıza geri döndük. O varken çok yorulmuşuz.. Sürekli İngilizce konuşmak da yormuş beni. İnsan farkında olmuyor konuşurken, sonra da herşey ingilizce geliyor insanın aklına enteresan...

Sonunda taşınma telaşesi de başlıyor. Şimdi oturduğumuz ev bir gün içinde kiraya verilince biz de işleri çabuklaştırmak zorunda kaldık. Halbuki, ortada bir şey yok daha. Ev için tadilat yapılacak biraz. Yeni eşyalar bakacağız, seçeceğiz, yine bir kolileme harekatı başlayacak.

Annenin kafası ise yılların mahalle insanı olarak site insanlığına geçiş sürecinde karıştı biraz. Mahalledeki manavımız, marketimiz, kitapçımız, Hayal Kahve'miz, parkımız, sahilimizi ardımızda bırakıp site hayatına geçmek biraz korkutuyor beni.

Ama evimizin balkonu olacak ilk defa :) Çay içip, manzara seyredebileceğiz :)Sonra balkonda yiyebileceğiz yemeğimizi. Üstelik yeni evimiz bol bol güneş alıyor. Çimleri var sonra, biraz da dağ havamız var:)

Neyse, her geçiş süreci biraz zor oluyor tabii.. Adı üstünde "geçiş".. Ardında bıraktığın, alıştığın, süre gelenle vedalaşıp, yeni geleni selamlamak dünyanın hep var olan düzeni hem de her olduğunda ilk defa olmuş gibi hissettiren. Zaman zaman hamileliğimi özlemem gibi :)

Bugün ise çok sevdiğimiz dostlarımızla Belgrad ormanına gittik. Fotoğraf gelecek.. Ben herhalde en son ilkokulda gitmişimdir. Biraz kalabalıktı ama olsun, 6 km yürüdük hep birlikte.. Ağaçlara baktı Can, dallar kıpırdayınca çok sevindi. Ama biraz kucakcıydı bugün. Durmadı arabada, biz de kanguru almadığımız için, bizim yürüyüş 9kilo taşımalı yürüyüş oldu:)

Bu hafta kuzenimiz Derin gelecek dünyamıza:)Çok heyecanlıyız,bekliyoruz..

4 Kasım 2009 Çarşamba

İyi anne Kötü anne

Kötü anne var mı ki? Yoktur herhalde. Yani taciz eden, şiddet uygulayan, aç bırakan, terk eden anneler kötü müdür? Bir nebze.. Onları da kendi durumları içinde değerledirmek lazım..

Ama esas anlatmak istediğim, "Ben iyi bir anne miyim?" halleri her annenin başına gelir.. Kimine daha sık, kimine daha az..

İyi anne ben miyim? Ya da ben iyi bir anne miyim?
Can'ın mızıltılı geçen son bir haftasında yoğun olmasa da düşündüm ara ara bunları. Malum her yeni durum anne için adapte olacağı yeni şartlar getiriyor.

Uyku saati değişiyor, hoop değiş tonton. Emme süresi kısalıyor,değiş tonton.. Kıyafetler büyüyor, bodyler küçülüyor, değiştir tonton..

Tüm bu değişimlerin içinde ise annelikle en uyuşmayan kelime "acele" cilik sanırım.

Öncelikle anne olmak için acele etmemek lazım. Hayatın kendisini sindirmeden, kendi kaygı, çatışma, hırslarını regule edemeden, gece çıkmalara, uzun uykulara doymadan çocuk sahibi olmaya acele etmemeli. Acele kelimesinin uğramaması gereken ilk durak burası..

Hani bir yere gideceksinizdir beklersiniz uyansın diye, uyanmaz!! Ya da uyusun diye beklersiniz çıkmak için bu sefer de uyumaz! Ben artık acele ettiğimde bir hormon veya koku salgıladığımı düşünmeye başladım! Ne zaman acelem olsa Can ya uyumuyor, ya emmiyor, ya uyanmıyor vb.. İkinci durak da burası..

Acele kelimesinin annelikle buluşmayacağı/buluşmaması gereken üçüncü durak ise çocuğumuzun kendi gelişimi. Emeklemedi, dişi çıkmadı, ee hala yürümüyor, döndü dönmedi, niye konuşmuyor diye acele ederken kim bilir ne çok şey kaçırıyoruz.

Bazen ilerdeki dağlara nasıl ulaşacağımızı düşünürken ayağımızın dibindeki taşları görmeyip takılıyoruz..

Mızık & Mıkır & Vızıl

Daha iyiyiz. Sevgili blog anneleri de katıldılar ki, bu dönem böyle bir dönem. Kesinlikle büyümekle ilgili bu dönemdeki sıkıntılar. Bacaklar uzuyor olabilir, iç organlar genişliyordur belki.. Ya da daha ruhsal değişimler oluyor olabilir.

Şöyle ki, bu dönemin hemen ardından
-daha dik oturmaya başladık,
-ayaklarının üzerine daha çok ağırlık veriyor,
-tizz tizz çığlıklar atıyor,
-feci oyuncu olduk :)
-çok uykumuz gelene kadar asla uyumuyoruz..

İyiyiz nitekim.. Bu arada tadını denesin diye vermeyi planladığımız brokolipatates kaşık mamasını götürdük.. Tatsız tuzsuz birşey :) Götürdük derken 3 kaşık verdim sadece. Ben hala biraz endişeliyim bu konuda ama, BabaCan o kadar hevesli ki beslemeye dayanamıyor:)

Aklımda birkaç yazı var, yakında yazacağım.

1 Kasım 2009 Pazar

MızmızMızmızMızmız

Bilemiyoruz.Eleme yoluyla gidiyoruz BabaCan'la.
Aç? Değil..
Yorgun? Yooo...
Kabız/ishal? Değil ama bu ara sabah yerine akşama sarkıyor ilk hardallar..
Yenilik/değişiklik? Yok aslında, biraz meyve denemeye başladık..

Mızmızız 4 gündür..Kucaktayken bile vızıldıyoruz.. Ağrı gibi değil, daha çok "Bir şeyler oluyor bana bu olanların ne olduğunu bilmiyorum" gibi ya da "Ben de rahatsızım, elimden sadece vızlamak geliyor" gibi.

Tam 5 ay 11 günlüğüz. Şu anda en kuvvetli ihtimal diş.. Ama beyazlık yok, elime de gelmiyor inciler?

Tecrübeli annelerden fikir bekliyoruz. 5.5 ay halleri diye bir durum var mıdır? Diş midir? Büyüyoruz diye mi? Ayrılık kaygısı mı başlıyor?

Bilsek de rahtalatsak kuzuyu...