30 Nisan 2010 Cuma

Tesipt mimi - Can'ın ağzından :)

Ha ha şu anneler çok alem. Damla Teyze tespitlerini yazmış anneme de sen de yaz demiş. Ama bu sefer ben yazacağım, üzerinden tespit yapılan benim neticede :))

1.Gece uyanmaları: Şimdi bu konu bizim evde çok hassas. Annem ben çok minik bir bebekken gece uyanmamı mutlulukla beklerdi. Sonra ne oldu anlamadım bizimkilerin treysi ferber gibi isimler zikrettiklerini işittim. Kendilerince çok kıyamadıklarından bir şeyler deneyip bıraktılar. Bence iyi de oldu. Ben hala uyanmaya devam ediyorum valla.

Tespit: Bebekler gece uyanmak istedikçe diş, meme, emzirme, 9 ay sendromu, yürümeye başlama gibi bahaneler uydurabilirler, maksat anne babayı koklamak :))

2.Yemek yeme: Bu bizim evde fena değil. Annem babam bakıcım keyifleri iyiyse güzel yemekler yapabiliyorlar. Ama annem geçen gün faydalı yemek vericem diye etli ıspanak yaptı, yer miyim?? 6-7 aylıkken pek olayın farkında olmadığımdan ben anlayana kadar olay olup bitiyordu. Şimdi dil denen uzattığım bir şey var, yokluyorum, beğenmezsem yemiyorum..

Tespit: Annem rahat ben rahat annem "ya yemezse" modundaysa onu haksız çıkarmamaya çalışıyorum :)))

3.Annemin aldığı kilolar: Az aldı annem. Verdi de hepsini. Gel gör ki, ben çok bilemiyorum ama o 50 kilo ile bu 50 kilo nasıl bu kadar farklı olur deyip duruyor. Kot diye sevdiği bir şey var, içine giremiyormuş, ona üzülüyor.

Tespit: Anne bedeni diye bir şey var, yoksa benimle nasıl uğraşır :)

4.Motor beceriler: Ben bebekken hiç yüzü koyun durmazdım. Hemen zırlardım. Annem geç emeklememi de buna bağlıyor.

Tespit: Amaaaaannnn yürümeyen bebek yok, dişi çıkmayan da yok, ama tummy time yararlı bir şeymiş velhasıl.

5.Blog anneliği: Annem blog yazmaya başlayalı bir seneye yakın oldu. Benim annem psikolog, çocuklarla çalışıyor, ilk defa söylüyorum size. Tam da bu yüzden de hiç bir şey öğretmeden, anlatmadan yazmaya çalışıyor bloğu, eğlenelim diye:))

Tespit: Blog yazarı annelerin kalemleri kadar, espri yetenekleri de güçlü bence, hep gülüyoruz annemle okurken :)

6.Erken sosyalleşme: Valla ben 4 günlükten beri dışardayım. O park senin bu gezi benim gezdik durduk. Ben de alıştım, insanları sevmeye başladım. Gülüyorum şimdi konuşanlara bana..

Tespit: Ne kadar erken dışarı çıkma, o kadar sosyal bebek :) Bakınız ben..

Tespitlerim bunlardır, bir sonraki yazımda 11.ayda sizi neler bekler konusuna değineceğim, beğenilirsem Açık Radyo'da program yapmak istiyorum. Esen kalın:)))

28 Nisan 2010 Çarşamba

Şiddete şaşırmadıkça insanlığımızın dallarından biri daha kırılıyor..

Pazartesi günü okullarda şiddeti önlemekle ilgili bir panelde konuşma yapacağım.
İçerik hazır gibi. Ama herşey öyle havada, herşey öyle suni..

Bir an için düşünmeyen var mı, son olayı bir saniyeliğine kendi çocuğunun başına geldiğini.. Yapanları da çocuk olarak düşünemeyip, kinlenmeyen? Ceza almalarını istemeyen?

Halbuki, geçen gün 19:00 ana haber bülteninde arka arkaya 7-8 tane cinayet, ölüm, kurşunlama, trafik kazası haberi vardı. Öyle sıradan veriliyordu ki, öyle herhangi bir şey gibi.. Ben bile kendimi arka planda yemek yaparken gördüm. Öylesine gündelik hayatın içine sindi şiddet kokusu, öylesine alıştık...

Alışılan sıradanlaşır, normalleşir. Kocanız size her gün çiçek getirse, 65.de veya 183.de alışmamanıza imkan var mıdır? Şimdi de tam tersini düşünün....

Zor konular, kaçıp gidelim dedirtiyor; kalınca insanın gözünü kapatıp sobelenmemek için sonsuza kadar sayası geliyor..

Can'ı düşünüyorum sonra, aman diyorum, aman sivri köşelerden GDO'lu ürünlerden, balkon demirlerinden koruduğum oğlumun karşısına hep iyi insanlar çıksın...

Bakıcılı hayat mimi derleme...

Herkese yorumları ve yazıları için çok teşekkür ederim :) Özgür yazdı, Yeliz yazdı, Sinem yazdı...

Denge bundan sonra benim için annenin mutluluğu demek, annenin taze taze çilek kokması, sabah güneşi gibi gülümsemesi, kikir kikir gülmesi demek...

Denge benim için yemek yedi yemedi, bakıcısı ile 8 saat benimle 4 saat geçirdi demek değil..

Denge benim için annenin anne olmaktan aldığı hazzı çocuğunun yüzündeki gülümsemeye dönüştürmek demek..

Denge demek geçen gün 45 dakika uyutmakla geçen sürede Can'ın sürekli kikirdemesi ile annenin de kopup, kahkahalarla uykuya geçmeleri demek :)

Sağolun blog dostları, cidden ve iyi ki, iyi ki varsınız :)

20 Nisan 2010 Salı

Bilemedim..mim...MiM

İşin yoğunlaşması ile benim suçluluk duygum arasında doğru orantı var.
Ne kadar işteyim, o kadar suçluyum.
Aslında işten kastım Can dışında bir şeylerle ilgilendiğim her şey gibi büyük bir kapsama kümesi..

Böyle bakınca benim için denklem şöyle gözüküyor: çalışan anne = suçlu/tartan/ekip biçen anne.
Artılarla eksiler birbirini götürünce de geriye hafif ağlak, melankolik bir posa kalıyor..

Evden de çalıştığım oluyor. O da tam olamıyor. O zaman da "Yav madem evdeyim, bari Can'la ilgileneyim" moduna giriyorum. Bir türlü o moddan çıkamıyorum. Ne iş yapabiliyorum o zaman ne de tam Can'a kanalize olabiliyorum.

Bu ara "denge", "ihtiyaç karşılama" gibi tırnak işaretlerine sıkıştım. Bir tırnak işareti koyuyorum kendime, sonra araya kendim olabilmeyi, suçluluk duygularımı, ya bakıcımıza çok mu güveniyorum, çok mu bırakıyorum, çok mu çalışıyorum gibi sıkıntılarımı koyup, tırnak işaretini kapıyorum. Sıkışıyorum. İçim ve alt dudağım aynı anda bükülüyor...

Şimdi belki de hepimizin aklından geçenler için mim koyuyorum blog dostlarımıza..
Mimliyorum sizi:
Bakıcılı hayatlarımızda "denge" olduğunu size ne gösterir?
Annenin evde olduğu saatler mi?
Bakıcı ile yaptığı etkinlikler mi?
Annenin yedirme, giydirme, oyun oynama etkinliklerinin miktarı mı?
Annenin mutlu ve güler yüzü mü?
Kuzuların mutlu ve güler yüzü mü?

Özgür Anne, Yeliz, Kiraz, Dağlar Kızı, Seren (Sende bakıcı var mıydı tam bilemedim?) ses verin..

Bakıcısı olup da bilmediğim veya içinden geçenleri yazmak isteyenleri de dinleriz çok büyük heyecanla..

19 Nisan 2010 Pazartesi

72 saatlik ilk ayrılık..

Yine merhaba :)
Annem geldi :)
Haftasonu babamla birlikteydik, çok eğlendim, bir sürü kahkaha attım. Telefon açıp anneme dinlettik.. Annem de bayıldı sesime..

Annem arkadaşları ile birlikte tatile gitti 3 günlüğüne, git dedim, ben iyiyim, babam var, teyzoşum var, bakıcı ablam var, anneanne babaanne dedem var..

Annem çok dinlenmiş,çok eğlenmiş, pek mutlu gözüküyor. Teyze dediğim arkadaşları ile 15 yıldır tanışıyorlamış, ne demekse 15 yıl.. Hımmm ben 1 diye bir yıl biliyorum, ona da daha bir ay var..

Dostlar, ben bu ara emekliyorum, tay tay duruyorum, hatta işime gelirse 1-2 adım bile atıyorum, yarın doktor teyzeme gideceğiz, mutluyuz :) Annemin soruları varmış bu sefer, yazdı bir sürü, sorsun bakalım, ben steteskopu yiyorum nasılsa orada..

Bu arada annem az daha gidemiyordu. Hava alanına gittiler, tüm uçuşlar iptal olmuş! Hemen rotayı değiştirmişler, başka bir şehir seçmişler kendilerine. Bak annemin bu huyunu seviyorum, kolay adapte olur değişikliklere, bir de öyle dünyanın sonu geldi muamalesi yapmaz küçük aksaklıklara.. Ben de ona benzerim bu açıdan inşallah :))

Ama yine tilkiler var diyor aklımda. Şimdi de "Amann 1 yaşa geldik, oyun grubuna gitsek mi, yeme düzenimiz nasıl olacak, yeni oyuncaklar mı alsak" gibisinden sorular sorup duruyor babama... Beni bir dışarı çıkarsınlar, ekmek versinler, top oynasınlar bana yeter aslında :))

Neyse annem yatacakmış birazdan, herkesi öpüyorum..

Can

15 Nisan 2010 Perşembe

Dedemizden.. 2

Bu seferki yazımız dedemizden :)

Ben CAN

Maşallah süper oluyorum...

Neden mi?

Ufuk dedemin Öksürüğünü,Derin'n ağlamasını,Saba Tümer'in gülmesini daha 9 aylık iken taklit ediyordum,

Nasıl mı? Çok basit; eğitim..

Önce AB (Anne-Baba)

Sonra NAB (Nuran Abla)

Sonra DAT (Dede-Anneanne-Teyze )

Sonra BAD (Babaanne-Dede)

Sonra AY (Amca-Yenge)

nasıl...Hepinizi çok seviyorum.
Öptüm.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Can duası :) by anne..



Allah'ım,

Bana keşfedebileceğim dolaplar, defalarca açabileceğim ardından kapatabileceğim kapaklar, doldurup boşaltabileceğim kaplar ver..

Büyürken yanımda olabilecek beni çok seven yakınlarımı koru,

Diş çıkarma zamanlarımda bana ve annemlere sabır ver :)

Bol bol ekmek ver..

Güneşli hava ver, bakıcıma enerji ver..

Şimdi de geri almanı istediklerimi sıralıyorum:

1.Karnabahar ve kıymayı geri alabilirsin. Dilersen onlar yerine yine ekmek ver..
2.Annemin kafasını taktığı boş işleri al bence.. Biraz da iş yoğunluğunu al mesela..
3.Çıkamayan köpek dişlerimin bıraktığı salyaları alabilirsin istersen..
4.İstersen sabah ve öğlen uykularımı da alabilirsin, böylece etrafı daha çok keşfederim :))

Şimdilik bu kadar aklıma gelince yazarım yine, verdiklerini kapıya bırak ben komando sürünüşü ile gider alırım..

9 Nisan 2010 Cuma

Can neler yapıyor? Anne ne alemde?


Bu yazının konusu başlıkta mevcut. Anne iki ara buldu, bloğu yazıyor, çoktandır yazamıyor, olsun okuyor, yazmayı umuyor daha çok..

Hayat hızla akıyor, Can 11.ayının içinde..Anne bu ara hep "Geçen sene bu zamanlar.." diye cümleler kuruyor. Komik ama doğuma gider gibi doğumgününe geri saymaya başladı.

Can'ım bambaşka oldu.. Kikirdiyor benimle, evde BabaCan'ın kucağında kovalamaca oynarken katılıyor gülmekten, koltuk aralarına attığımız nesneleri buluyor, kendi kendine oyun oynuyor, değişik sesler çıkarıyor.. Sürekli gezinmek istiyor, ellerinden tutunca hızlı hızlı yürümeye çalışıyor. Veeeeee 11.ayda emeklemeyi keşfetmiş bulunmaktayız.

İşin komiği emekleme ile kendini ittirme / asker tarzı sürünme gibi yöntemlerle her istediğine ulaşıyor :) Geçen gece de ilk defa yüzü koyun uyudu. Çok şaşırdık.. Sanki bedeni başka bir levela geçti, kendi vücuduna daha hakim artık..

Banyoda oturtmak ve uyutmak imkansızlaştı. Sürekli ayakta dikilme modunda, gece yatırmalar bazen 45 dakikayı buluyor. Lamba, saat gibi nesnelere işaret ediyor, eliyle gösteriyor :)

Gece uykular kah deliksiz kah elek modunda devam ediyor.. Yemek de öyle, bazen hemen yiyor yemeğini, bazenn uzuyoorr.. Oyun yapmayalım diyoruz yedirirken ama yapıyoruz bazen.. Söz konusu ekmekse her daim yiyoruz:))


Başkaaaa... sarılıyor, kafasını yaslıyor, muhteşem bakıyor gözlerimin içine, dedesine ve babasına bakıp "baba" "dede" diyor :))

İlk bisikletine binmeye çalışıyor kendini ittire ittire :)

Anne ise yoğun, biraz yorgun, aralıksız yuvarlanıyor.. Haftaya gidiyor, 3 gün yok..