Anne olmanın bir romantizmi var. Daha doğrusu ebeveyn olmanın.
Büyüdükçe Can, inanılmaz bir biçimde üzülüyor insan. Ne garip. Büyüyor diye üzülmek. Ayrışmak belki sancılı. Belki giderek birey olması. Belki hepsi.. Giderek ifade ediyor kendini. Diyalog kuruyoruz, büyülü...
Romantizm ise ilişkinin içinde hep var. Bazı anlar var, tanımlamak çok zor. O anlarda 24 saat 7 gün bir arada olsan kuramayacağın bir elektrik oluyor.. Nasıl anlatsam? Sarılıyor bazen. Ya da uzaktan öpücük yolluyor :) Ya da "anne" demesinin bir tonu var, "Annniieee" diye. "Canım annem" der gibi :)) Ya da sevdiği yemek varsa, teşekkür eder gibi bakıp gözlerinin içi gülüyor.. Bu romantizm değil de ne?
Günlük telaşeler var tabii. 21. ayın içindeyiz. Oturağımızı sosyal amaçlı kullanıyoruz :) Oraya çiş yapıldığını biliyoruz. Gidip oturuyoruz bazen. Sonra kalkıyoruz. Esaslı olarak ele almadım aslında. Şimdi düşünüyorum baştan hiç koymasa mıydım diye? Erken mi tanıştırdım acaba.. Sonra diyorum ki, "hazır" olması belirleyici faktör. Hazır olduğunda, sıra ona da gelecek..
Biberon ve emzik devam ediyor.. Emziğe düştük biraz. Gün içinde aramadı hiç. Ama tesadüfen gördük mü affetmiyoruz.. Biberon ise gece sütünde devam ediyor.
İş icabı :), biberon, emzik ve tuvalet eğitiminin bağımsızlaşma ve büyüme süreçlerine ait olan durumlar olduğunun farkındayım :) Hele hele bu romantizm içinde bu konulara neden giremediğimin de... Acele etmemekte fayda var. Bir çocuğa duygusal bedensel zihinsel anlamda hazır olmadan, ya da hazır olup olmadığını gözlemeden acele etmeye gerek yok..
Bir de "biz" diye anlatmayı da sevmezdim hiç. Bütün pazar yan yanaydık, bugün ayrışmama günü :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder