Anne nezle, baba hapşu, Can iyi, maşallah. Anne baba durur mu pazar günü evde, durmaz. Ne yapar? Önce Taksim'e gider, kitapçılara bakar dolanır, oradan da Kadıköy'e geçerler. Abidik gubidik şeyler alırlar. Lokum, Küçük Prensin animasyonlu kitabı, çorap, İtalyan dondurması :)
Anne öğrenciyken kapalı olan Markiz'in tozlu penceresinden baktığını hatırlar. Pencere tozludur, Sezen Aksu'nu şarkısında bile geçer Markiz. Sonra ne olur, Markiz'in açılacağı duyurulur. Anne düşünür, ne güzel olur diye. Aylardır gitmez ama gidince bu resmi görür. Markiz'de körili tavuk, su böreği... yap-boz yap-boz misali..
Cankuş arabada sıkılmadan oturur, anneye gülücükler atar, kalkıp babaya bakmaya çalışır. Boncuk gözleri gülücüklerden geçilmez..
Kadıköy'den evlerine döneceklerken BabaCan gülümser birden. Anne sorar, baba gösterir. Sardunyayı görürler. Kısacık yol labutuna dikilmiş sardunya. Kim dikmiş, ne iyi etmiş..
Eve gelirler, yorgundurlar toptan, olsundur, pazar güzeldir :)
Markiz pastanesinin tozlu penceresinden benim de çok bakıp hayal kurmuşluğum son halini gördükten sonra içimin burulmuşluğu vardır.
YanıtlaSilBu Can fındığına bitiyorum ben ,güleç yüzlü kuzu,öpüyorum kokluyorum
Markiz keşke anlatıldığı gibi kalsaydı Seren. Fındık büyüyor valla, hepsi gülsün hep :)
YanıtlaSil